35,5675$% 0.39
36,6252€% 0.03
43,3518£% -0.16
3.099,67%0,22
2.709,10%-0,23
9.927,55%0,62
17 Nisan 2021 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Hayat insanı bazı zamanlarda insanı üst üste aksiliklerle sınamakla meşgul olur. Bundan ayrı bir zevk duyar. İnsan problemler arasında kıvranırken yepyeni bir sorun daha doğurtuverir ellerine. Bakacak gücü olmayan bir babanın kazayla dünyaya getirdiği çocuğu kucağına almasındaki çaresizlik gibi köşeye sıkıştırıverir aciz insanı. Ancak o babanın içinde çaresizliğe karşı büyük bir umudu da vardır. Bebeğin yüzüne baktıkça, pamuk tenine dokunmaya kıyamayıp uzaktan sevdikçe enerjisi birikir yıpranmış yüreğine. Ekrem’in ise böyle bir avantajı yoktu. Yanında destekçi olarak gördüğü ancak bir yandan da başını belaya sokmak istemediği Pınar’dan başka ne ortağı ne yardımcısı yoktu.
Kaldırımın ortasında girdikleri şoku yoldan hızlıca geçen bir aracın abartılı egzoz sesi bölerek düşünce dünyasından çıkarmıştı. Pınar Ekrem’in koluna girdi ve ortamın sakinliğine güvenerek eve doğru yürüdüler. Polis ekiplerinin civarda olmayışı onları rahatlatıyordu. Sessiz kalmaya devam ettiler. Apartmana girdikten sonra sanki dairenin önünde onları bir sürpriz bekliyormuş gibi yukarıyı dinleyerek merdivenleri yavaş yavaş çıktılar. Daire kapısının önü bıraktıkları gibi bomboştu. Ne orada bekleyen bir polis memuru ne de kapıyı çapraz olarak kapatan “olay yeri girilmez” şeridini göremediler. Çekinerek eve girdiler. Ne yapmaları gerektiğini bilmeyen, bu durum hakkında tecrübe sahibi olmayan sıradan iki insan gibi sadece bir sonraki hamleyi düşünebiliyorlardı. Sırada balkondaki pencereyi herhangi bir şeyle kapatmak vardı. Çekmeceleri, dolapları karıştırdılar ve balkondaki sürgülü pencerelere yapıştıracak işe yarar bir şeyler bulmayı başardılar. Koli bandını ve buldukları renkli plastik torbaları bir silah gibi beline yerleştiren Ekrem balkon kapısını yavaşça açtı. “Ceset hala yerinde duruyor” dedi kısık sesle. Pınar gülmeye başladı. Gittikçe yükselen bir sesle gülmeye devam ediyordu. Ekrem şaşkınlıkla Pınar’a bakarken sinirlerinin bozulduğunu fark etti. İkisi de yıpranmıştı. Ekrem balkon kapısını kapatıp içeri girdi. “Başlarım lan böyle işe! Ne yapıyoruz kızım biz, neyi kimden saklıyoruz, neden saklıyoruz!” diye bağırdı. Belindekileri çıkarıp bağırarak duvara fırlattı. Derin derin nefes almaya başladı. Nefes almakta zorlanıyordu. Üniversitedeyken anskiyete bozukluğu nedeniyle gördüğü tedavi aklına geldi. Psikoloğunun tavsiyelerini düşündü. Göğsünü dikleştirdi, mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı, derin nefesler aldı ama işe yaramıyordu. Lavabonun içine önceki akşam bıraktığı çay bardağına uzun uzun baktı. Cesedi görene kadar normal bir hayat yaşadığını düşündü. O çay bardağını lavaboya bıraktığı gecedeki gibi rutin yaşamından dolayı sıkılmış olarak yatağına girebilmeyi arzuladı. Bunun artık uzunca bir süre hayal olduğunu biliyordu. Kontrolünü yeniden ele almak için cesaretini toplamaya çalıştı. Kendini seri katil olarak hayal etmeyi denedi. Her zaman yaptığım iş bu, öldürürüm ve cesetten kurtulurum diye geçirdi içinden. Pınar’a dönerek “Dexter’ı izledin mi?” diye sordu. Pınar kımıldamadan pencereden dışarı bakıyordu. “Yine ne oldu ya?” diye seslenerek yanına geldi. Pınar’ın yüzü dehşet içindeydi. Başka bir ceset mi vardı? Daha kötü ne olabilirdi? Ekrem Pınar’ın gözlerinin donakaldığı istikamete bakmaya hazır değildi. İhtimalleri Pınar’ın yüzünden okumaya çalışıyordu. Yeni bir sorun daha istemese de hayat onların üstüne gitmeye kararlıydı. Kendini hazır hissettiğinde yavaşça bir adım atarak Pınar’ın yanına geçti. Bakışları hala onun yüzündeydi. Pınar’ın gözlerinin baktığı yönü sanki lazer ışığını takip eder gibi yavaşça takip etti. Pınar ile Ekrem artık aynı noktaya bakarak dehşete kapılan aynı yüz ifadesini taşıyordu. Kalplerinin ritmi, kanlarındaki adrenalin miktarı, vücutlarının terlediği bölgeleri gibi düşüncelerinin bulanıklığı da aynıydı. Ekrem’in evinde bulunan üç insandan ikisi tamamen aynı duygular içindeydi. Evdeki en rahat insan ise balkondaki cesetten başkası değildi.
Ekrem ve Pınar’ın baktığı karşı apartmanın balkonundaki adam sigarasının külünü aşağıya doğru düşürdü. Sigarayı yeniden ağzına aldı ve orada bıraktı. Dişleriyle izmariti ısırarak yüzünün bir tarafıyla soğukkanlı bir şekilde güldü. Son nefesini çektikten sonra sigarasını söndürdü. Koltuğunun arkasına dayadığı bastonu aldı. Destek alarak yerinden kalkarken küllüğünü yere düşürdü. Sinirli bakışlarını önce küllüğe sonra cesetli balkonun mutfağında dikilen çifte yöneltti. Onları görünce yeniden bir sapık gibi güldü ve arkasını dönerek yavaş adımlarla evine girdi. Ekrem yerden az önce fırlattığı malzemeleri alarak ruhsuzca balkona gitti. Çıplak ayaklarıyla kan dolu balkonun pencerelerine renkli torbaları yapıştırmaya başladı. Cesedin baş tarafındaki son pencereyi de bantladıktan sonra balkon kapısına yöneldi. Balkon kapısının dış tarafına yapıştırılmış gri renkli bir zarf gördü. Hissizleşmeye başladığını fark etmesi sevinmesine neden oldu. Pınar havlu getirip balkon kapısının önüne serdi. Yavaş yavaş mantıklı düşünmeye başlamışlardı. Ekrem kapıya yapıştırılan zarfı yerinden çıkarmadan açık olan ağzından içeri elini daldırdı. Bir kâğıt bulmayı umuyordu ama içinde bir disket vardı. Disketi alarak içeri girdi. Kanlı ayaklarıyla havluya bastı. Pınar’ın yüzüne baktı. İkisinin de aklından aynı düşünce geçiyordu. Evlenmiş olmalıydılar. Ekrem şu anda banyodan çıkıyor olmalıydı. Banyodaki ayak havlusuna basmalıydı. Islak birkaç öpücüğün ardından şakalaşarak banyondan çıkmalıydılar. Bir süre bakıştıktan sonra Pınar Ekrem’in eline bakarak “onda ne var?” dedi. Ekrem “3,5 inç disket” dedi, “Bak şurasında yazma koruma için bir çentik oluyordu normalde. Bunda yok. İlkokulda kullanırdık bunlardan hatırlıyor musun?” disketin bir önüne bir arkasına bakarak konuşmaya devam etti “1.44 MB. Vay be.” Yüzünde gereksiz bir gülümseme vardı. Sanki az önce kendilerini gören bir tanık yokmuş gibi, balkonda bir ceset yokmuş gibi, elinde belki de hayatını kurtaracak bir delil tuttuğunun farkında değilmiş gibi. Disketi mutfak tezgahına yavaşça koydu ve yan taraftaki duvara sırtını dayadı. Yavaşça yere doğru çökerken ağlamaya başladı. Elleri ile başının iki yanındaki saçlarını sıkarak yerde uzunca bir süre ağlamaya devam etti. Bir yandan ayağından yere bulaşan kanın üzerine damlayan göz yaşlarını izliyordu. Zil sesi ile dengesiz ve gürültülü bir şekilde ayağa fırladı. Toparlandığında Pınar mutfakta yoktu. Pınar’ın kapıyı açmasını engellemek için kapıya doğru hamle yaptı. Uzun koridor bomboştu. Pınar kapıyı açmaya gitmemişti. Zil tekrar çaldı, ilkinden daha uzun, daha kızgın bir şekilde. Sanki zile basan bir polismiş gibi kızgın kızgın inliyordu kuş sesi melodisi. Ekrem diğer odalara baktı. Pınar evde yoktu. Ayak ucunda kapıya doğru ilerledi. Kapı dürbününden baktı. Gördüğü manzara karşısında günün son şokunu yaşadı. Gördüklerine anlam veremiyordu. Sağ gözü hala kapı dürbününden zile basmaya devam eden üstü kan içindeki Pınar’ı izliyordu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.