34,2830$% 0.11
37,7152€% 0.29
44,9358£% 0.22
2.908,99%-0,01
2.640,95%-0,05
9.074,49%0,47
1992 yılı… Tayinler açıklandığında benden bir sene önce İstanbul Hadımköy Akpınar’a tayin olan arkadaşla kafa bulmuştum “Yirmi yıldır İstanbul’da oturuyorum, ilk kez böyle yerlerin olduğunu öğreniyorum vah vah” diye…
Şansa bak ki benim de tayinim ertesi sene Hadımköy Akpınar’a çıktı. Tebrik etmek için ilk o aradı,dalga geçerek yolu tarif etti “Topkapı‘dan iki saatte bir kalkan belediye otobüsüyle Hadımköy‘e gel, oradan askeri araç bulamazsan taksiyle, o da yoksa yürüyerek Akpınar‘a gelebilirsin” filan…. İstanbul’a geldiğimde aradım, iki kişi Bakırköy İncirli‘de kalıyormuş, ev arkadaşı Güneydoğu’ya geçici görevle gitmiş, altı ay kalabilecekmişim. Tamam deyip yerleştim. E5 üzerindeki Cola fabrikasının (PeReJa yanı) önünden askeri servise binip 1.5 saat gidiyorduk. Sosyal yaşam harikaydı. Bakırköy, Galeria, sinema, tiyatro, konser vb ama 6 ay çabuk geçti.
Büyükçekmece’de oturan meslektaşım tek kaldığını, ev tutuncaya kadar birlikte kalabileceğimizi söyledi hay hay dedim.
Halı sahanın bitişiğinde 2+1 evdi, iş çıkışı bol bol maç yapıyorduk. Takımlardan biri eksik olduğunda zile basmaları yeterliydi. Hafta sonları günde 4 maç yaptığım bile oluyordu. Geçici olarak yerleşmiştim ama yaklaşık bir yıl kaldım o evde. Daha sonra Beylikdüzü Hasbahçe sitesinde 9. katta, 3+1 eve taşındım. Tek kalıyorum, odanın birini iki yavru kedim vardı -siyah beyaz (yin ve yang)- onlara ayırmıştım. Nöbetçi olduğum günler yiyeceklerini fazla fazla bırakıyordum, yaşayıp gidiyorduk.
Bir gece balkonda oturmuş biralıyorum, yan balkondan “pişt pişt” diye ses geldi. Döndüm asansörde karşılaştığım otuzlu yaşlarda kısa saçlı dövmeli komşumdu seslenen. “Kedilerden birini bana verir misin” diye sordu. Olur dedim geldi, iki bira içti. Soru sormadı, sordurmadı “sükutu seviyorum” dedi beyaz olanı aldı.
Kapıdan çıkarken “kuşlar” dedi, “anlamadım” dedim.
“Sessizliğin ve sonsuzluğun tek hakimleri” gitti.
Birkaç ay hep balkonda karşılaştık, hep geldi, hep gitti. Bir gün “viskim var içer misin” dedi. Olur dedim, kucağında benim kedimin iki katı olmuş beyaz kediyle geldi, kadehlerin tokuşma sesinden başka ses çıkarmadık, sigara uzattık susarak, çakmak istedik işaretle, uzun uzun bakıştık sadece.
“Hiç kuş olmak istedin mi? Nasıl bir duygu merak ettin mi” diye sordu gözleriyle kanat çırparak. “Dur sana öğreteyim, kapat gözlerini, simdi uçtuğunu düşle, seni sevmeyenlerin istemeyenlerin balkonuna, camına kon, uzak şehirlere git, canını acıtanları bul, değer miydi de, avazın çiktığı kadar bağır, çığlık at, sonra geri dön yuvana, karmaşana. Uçmak özgürlüğün ta kendisi değil mi” kalkıp gitti.
Arkasından bakakaldım.
Yıllık izine ayrıldım, ailemin oturduğu yer olan Pendik’e gittim, izinden döndüğüm gece yatmadan önce balkona sigaramı içmek için çıkmıştım, “pişt” dedi. Döndüm kollarını iki yana açarak kendini balkonundan boşluğa bırakıverdi.
Almanya‘da doğmuş, eşinden ayrıymış, gönderdiği mark’ları çatır çatır yiyormuş, susmalarından öğrenebildiğim bu kadardı. Sitede yapılan dedikodulardan; Almanya’da on yaşında kızı olduğunu, uyuşturucu kullandığını duydum, hepsi bu.
Hep sormuşumdur kendime, neden benim izinden dönmemi bekledi ve neden aklımdan otuz senedir çıkmayan görüntüleri bıraktı.
Evde Tek Başına
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.