35,9850$% 0.26
37,4136€% 0.04
44,7998£% 0.27
3.313,62%0,54
2.864,81%0,30
9.833,08%-0,09
Tezer’in bir sözü vardır: “Hiçbir yere ait olmayanları iyi bilirim, her yere aitmiş gibi davranırlar.”
Biraz bu söz üzerinde durmak istiyorum, ne zaman nereye ait olduğunu hiç düşündün mü? İçsel gelen o dürtünün, aslında her şey yolunda gibi nereden çıktı bu his dedirten o dürtünün sonucu; elbette düşünmüşsündür. O hissin yoğunluğu ardına belki durmak istememiş ve geçiştirmişsindir ama elbette düşünmüşsündür. İşte bu öyle düşünülecek bir şey değildir, çünkü hislerin zamanları aşan bir boyutu vardır. Hissini düşünce ile aydınlatmaya çalışırsan onu lineer (doğrusal) bir düzleme çekersin oysa ki hayatta hiçbir şey doğrusal ilerlemez. Bunu içten içe sen de biliyorsun; hayat sapma ve sıçrama zinciridir. Sen ise o kadar bağladın ki zincirleri birbirine, halkaları göremez hale getirdin kendini. Oysa senden bağımsız hep vardı orada öylece belirli bir zamanda duran o his demeti, insanı insana anlatan şey de hisler değil midir?
Bir hisle buluşuruz ve bir hisle ayrılırız o zamandan, mekandan, kişiden, olaydan; işte tam da buradan bahsediyorum. O hisleri o kadar sahiplendin ki, insan olmaklığa ait olan o hislere öyle anılar yükledin ki, o artık senin için doğrusal bir zamandan ibaret olarak kaldı… İnsan bu kadar mıdır peki? Birkaç anı ve birkaç his yığını mıdır?
Biraz vahim gibi durum eğer öyleyse özgürleşlemeyen her anının biriktirdiği hisler ile doğrusal bir zeminde yürüme çabası nasıl da yorucu aslında değil mi? Bana ait olan anıları sahiplenemeyeceksem ben dememin ne yararı var diye düşünecek de olabilirsin, gayet normal. Amacın birkaç anı biriktirip geçici hayatında seni tanıyan son insanın da öldüğü zaman biten bir kalıcılığı kabul ediyor ve bu seni tatmin ediyorsa, bu çok doğal, güzel deneyimlerin olsun. Aklında bir soru oluştuysa ise o zaman bir durup sor kendine sen insanın lineer geçiciliğini mi yoksa senden önce varolduğu gibi senden sonra da varolacak hayatın bir parçası olmak mı istiyorsun? Öyleyse öncelikle şunu kavrayalım:
Aslında sen hiçbir zaman tam olarak hiçbir yere ait olmadın, hiçbir zaman hiçbir anda bir insan ile tam temaşa etmedin; bu yüzdendir en mutlu anlarında gelen o hiçlik ve aidiyetsizlik hissi, bu yüzdendir sana kendini ara ara hatırlatan o zincirlerini kırma arzusu… Peki nasıl kalıcı ve tamamen burada olurum mu merakın şu anda:
Sana hem çok basit hem ilk etapta karmaşık gelecek bir şey söyleyeceğim:
Benim dediğin ne varsa bırak, yanlış anlama hepsini bir anda resti çekip bırak olarak değil de benim demeyi bırak anlamında söylüyorum. Sen aidiyet duyduğun ne varsa bırak ki o aniden gelen bir şeyleri baltalayan o hislerin temelinin sana ait mi, insanlığa dair mi olduğunu gör; herkes gibi olmayı göze al, herkes kadar hisler deryasında bulunan; her şey olmayı göze al. Masayı tasarlayan da birini öldüren de birini yaşatan da insandı; keskin tabuların olmasın, her an her şey değişebilir, sen her an her şeye dönüşebilirsin, dönüşüyorsun da yazının başındaki ve sonundaki kişi bir değil. Zihninde herhangi bir hiyerarşi varsa dikkat et, hala zihnin tuzağındasın hala birileri üstün birileri aşağı geliyorsa… Sen herhangi biri olmayı göze aldığında bir hiç olarak hep kalacaksın, hiç, hiç biter mi?
Şebnem Ferah’ın da sorusu gibi: “Sen hiç, hiç oldun mu?” en azından hiç olmayı hiç göze aldın mı?
Sandığım kadar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.