34,2728$% -0.01
37,4079€% -0.27
44,7413£% -0.26
2.915,87%-0,41
2.648,20%-0,33
8.699,19%-1,99
Siren seslerini duyuyor musunuz? İnsanlar denize girmesin diye uyarıyorlar. Arkadan gelenler de ambulansın sireni… Demek ki uyarıyı dinlemeyip girenler olmuş yine…
Adım gibi Kara’dır benim denizim… Güneşli günlerde bile deli dalgalarım vardır. İnsanlar onlarla oynamayı sever. Kıyıda dalgaları kovalarlar çoluk çocuk. Ama bazen, hava iyiyken bile deliririm. İçten gelir dalgalarım, fark etmezler. Ayaklarının altındaki kum boşalıverir. Basamayınca paniklerler. En iyi yüzme bilenler bile boğuluverir. Denizle, ama özellikle de benimle oyun oynanmaması gerektiğini öğrenemezler bir türlü.
Dedim ya adım gibi Kara’dır benim denizim diye… Deli Dumrul bir yanım var. Balıkçılık yapanlar bazen dalgalarla boğuşmaktan balık yakalamaya fırsat bulamaz. Sadece sağ döndüğü için şükreder. Bazense neşeliyimdir, bol balıkla dönerler. Ama yine teşekkür ettikleri ben olmam.
Bazen gökyüzündeki bulutlar gibi olurum. Dokunsan ağlayacak. Benim ağlamam da metreler boyu dalgalarla olur. İki üç damla yaş süzülecek değil ya!
Bazen Şile’de olurum, bazen Sinop’ta, bazen ruhum Trabzon’a fırlar ok gibi… Şile’de mesela biraz ilerimde bir kale var. Ta iki bin yıl önce Cenevizliler gözetleme kalesi olarak inşa etmişler. Binlerce yıl dalgalarımla ona bazen ninni olmuşum bazen korku filmi… Canım sıkılınca onunla sohbet ederiz. O da biraz yukarısındaki deniz feneri gibi yalnızdır. Yalnızlığın kalesi… Hele son yıllarda iyice dertli… O dışını göremiyor belki ama hissediyor. Ziyaretine gelen insanların sohbetlerinden artık kaleden çok “sünger bob” denilen bir şeye benzediğini anlıyor. O da neyse… Benim içimde yer alan süngerlerden biri mi acaba? Ama bob denilen şeyi hiç duymadım.
Bir de kıyılarıma her mevsim gelen hayvanlar var. Özellikle de sahiplerinin terk ettiği köpekler. Hepsi de nasıl asil. Gözlerinde, eski günlerin hüznü… Hele geçenlerde birisi geldi, dertleşti adeta benimle… Duydum sanki içinden geçenleri. “Sahiplerim beni seviyorken, başka başka sahillere de götürürlerdi. Ege’ye, Akdeniz’e… Onların suyu çok tuzluydu. İçmeye kalkmıştım bir kere de, ölüyorum sandım. Ama sen, sen öyle misin? Neredeyse içme suyu kadar az tuzun. Bu kimsesizlikte, bize kimse su vermezken, can oluyorsun bize…”
Mevsim kış olduğunda, insanlar artık yüzmek için gelmediğinde iyice ıssızlaşır buralar. Ama bazen içini dökmek isteyen insanlar olur. İçlerindekini bana, ya da dalgalara dökerler. Onlar buradan rahatlamış olarak dönerler. Sonra benim içim kabarır, kabarır. Ya ben kime döksem içimi derim. Geçen gün yalnız bir kadın geldi. Yanında getirdiği küçük örtüyü serdi. Konuştu… O kendi kendine konuştuğunu sanıyordu ama ben de ortaktım söylediklerine… Hepsi aklımda kalmadı ama ayağa kalkıp üstünü silkeledikten sonra eline bir taş alıp bana atarken söyledikleri içime oturdu: “Dost sandıklarımdan birini daha, sandıklara kilitledim. Anahtarını da denize attım, işte böyle…”
Lunapark sevmeyen çocuk
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.