38,4484$% 0.08
43,6867€% -0.19
51,3517£% 0.19
4.062,76%-0,90
3.290,89%-0,85
9.354,31%-0,83
Bir ara eskicilerle yakın bir çalışma ortamım olmuştu. Arabalarını benim dükkânımın önüne park ediyorlardı. Bu vesileyle içlerinden bir tanesiyle bol bol muhabbet etme fırsatı bulmuştum. Bu on beş yaşında bir çocuktu ve bana Niğdeli eskicilerin gizemli dünyasını anlatmıştı. Uzun hasbihâllerimiz sırasında çocuk bana eskicilerin çok iyi kazandığını, üç tekerlekli arabası olanın sırtının yere gelmeyeceğini defalarca söylemişti. “O zaman siz niye böyle sanki çok kazanmıyor gibi giyiniyorsunuz?” diye sorduğumdaysa; “Napalım abi, smokin giyip mi dolaşalım sokaklarda!” diye cevap vererek pragmatik düşünce sistemini ortaya koymuştu. Eskicilerin iyi kazandığı bilgisi o günden beri aklımın bir köşesinde yer etti.
Yıllar sonra şans eseri benim dükkânımın önüne park eden eskicilerden birini, bir arkadaşımın evinde gördüm. Taşınmak üzere olan arkadaşımın atmayı düşündüğü eşyaları bilâbedel olarak üç tekerlekli arabasına götürüyordu. Yüzümde maske olduğu için beni tanımadı. Ben de ses etmedim. Eskici işini bitirip gittiğinde arkadaşım bu eskicinin çok fakir ve gariban olduğunu, hep onun dükkânının önünde takıldığını, eşyalarını ona bedelsiz vererek çok büyük bir sevap işlediğini anlattı. Sevap işlediğine o kadar emindi ki “O eskici seni de beni de cebinden çıkarır. İstese bu oturduğun evi satın alıp, seni de kiracısı yapar“ diyemedim. “He abi he” dedim. Sonra kendi kendime şöyle düşündüm; “Ya arkadaş haklıysa! Ya bu eskici gerçekten garibansa! Ya muhabbet ettiğim çocuk eskici beni kandırdıysa, kafa yaptıysa! Bütün bu düşünceler aklımdan geçti ve şunu farkettim; bizde genelde kötü kıyafetler giyen, meczup gibi görünen insanların aslında çok zengin olduğuna inanmak gibi bir fantezi vardır. Bu zenginlik genelde beş katlı bir apartman ya da han sahibi olmak şeklinde tezahür eder. “Oooo sen onun öyle fakir göründüğüne bakma, onun apartmanı var.” “Sen onun üstündeki kıyafetlere aldanma, onun taksi plakaları var” gibi söylemleri sıkça duymuşuzdur.
Bizim ilkokulda Memo diye bir işportacı vardı. Teneffüslerde okul bahçesinin parmaklıklarının arkasında durur, battal boy siyah çöp torbasının içinden sakızlar, şekerler, çikolatalar, silgiler, kalemler, anahtarlıklar, oyuncaklar çıkartır, çocuklara satardı. Satışları çok iyiydi. Çocuklar her zil çaldığında demir parmaklıklara yapışır, Memo, Memo! diye bağırıp Memo’nun sattığı o pis şeyleri almak için birbirlerini ezerlerdi.
Memo pislik içinde bir adamdı. Kafasında kulaklarını kapatmayan siyah beresi, ellerinde siyah parmaksız eldivenleri, siyah uzun paltosu, koyu yeşil pis kazağı ve burnunda sümüğüyle tam bir Amerikalı evsiz gibi görünürdü. Okuldaki bütün öğretmenler derslerde öğrencilere şöyle derlerdi: “Siz Memo’dan öyle pis pis şeyler alıp ona dilenci Memo diyorsunuz ama o Memo aslında çok zengin. Nişantaşı’nda apartmanları var. Geçen hafta sonu beyaz bir limuzinin içinde görmüşler. Yanında da sarı saçlı kadınlar varmış.” Ya bu nasıl bir fantezi! Hadi adama zengin dedin, Nişantaşı’nda apartmanları var dedin, biz de yedik. Ama sen bunu deyince rahatlamadın mı, yüreğin soğumadı mı ki bir de adamı limuzinde gördüğünü söylüyorsun. Bu da yetmiyor “yanında kadınlar vardı” diyorsun. O da yetmiyor “üstelik kadınlar da sarışınmış” diyorsun. Ya bu resmen senin fantezin! Senin kafandaki zenginlik anlayışı böyle bir şey demek ki. Hem sen hayatında kaç tane limuzin gördün acaba! Hepsi de öğretmenler odasında ağız birliği yapmış gibi aynı şeyi anlatırlardı. Biz de o zamanlar küçücük çocuklardık. Bu anlatılanlara inanmakla kalmıyor, Dilenci Memo’yu da sürekli takım elbiselerle, fraklarla beyaz limuzinlerin içinde sarışın kadınlarla hayal ediyorduk. Bazı arkadaşlar bu eylemlerini bir adım öteye taşıyıp teneffüste Memo’nun yanına gidip “Memo ben seni geçen gün limuzinde gördüm” diyorlar, Memo’yu gereksiz yere havalara sokuyorlardı.
Öğretmenlerimizin bu fantezisi yıllar içinde bizim gerçeğimiz haline geldi. Haliç’in dibindeki altınlar gibi bir şey oldu. Üstünden otuz sene geçti hâlâ gerçeği bilmiyoruz; Memo gariban bir işportacı mıydı, yoksa Nişantaşı’nın sayılı zenginlerinden miydi?
Alper Ocak’tan leziz karikatürler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.