34,2452$% 0.28
37,6376€% -0.37
45,0841£% 0
2.921,73%0,22
2.653,23%-0,08
9.109,34%2,37
Ne zaman çalıştığım işten ayrılacak olsam içimi büyük bir sevinç kaplar. Sanki oraya çalışmak için başvuran ben değilmişim gibi… Bilgisayar başında yeni iş ilanlarına bakarken dünyanın en mutlu insanı oluveririm. Kahvemi koyar, müziğimi açar, koltuğuma yayılır, keyifle “o” çok mutlu olacağım, tam bana göre olan işi ararım. Sanırım kariyer planlamasıyla ilgili bazı sorunlarım var.
Halbuki daha önce defalarca kendime “bir daha böyle bir durumun içine düşmeyeceğim” diye söz verdiğimi hatırlıyorum. Nasıl bir durum mu? Misal, beş önceki işimde “maliye baskına gelecekmiş sigortasızlar üst kattaki mescide saklansın!” dediklerinde “ohh ne güzel mesaiden yırtacağız” diye ayaklarım götüme vura vura herkesten önce üst kata çıkmış, ayakkapları 40 yıllık mümin gibi büyük bir ustalıkla (arkalarına basarak) mescidin girişinde çıkarmış, kendimi cami halısı desenli halıfleksin üstüne atmıştım. Öğlen okunalı 1 saat olmuştu, ikindiye ise daha çok vardı. Hak yolunu bir anda bulan ateistler gibi mescide doluşmamız neler olduğundan haberi olmayan üst kat çalışanlarını bayağı şaşırtmıştı. Bu vakitsiz koşunun sebebinin Allah aşkından değil maliye korkusundan olduğunu çok geçmeden anladılar. Ben hemen içgüdüsel olarak 30 sene önce dedemin yanında yaptığım gibi cemaatin ortalığa attığı tesbihleri tesbih askısına takmaya başlamıştım ki ikinci uyarı geldi: “maliyeciler üst kata da çıkacakmış sigortasızlar binayı terketsin!” İşin rengi değişmeye başlamıştı.
Bulunduğumuz yer İkitelli’nin çok ücra bir yerindeydi. Hani şu yol kenarlarından kertenkelelerin geçtiği, insanların minibüslerden indikten sonra yol banketlerinden atlayıp bayırları tırmandığı yerlerden. Yani zaman geçirecek hiçbir yer yoktu. Yirmi kişi işyerinin bahçesinde mezarlıktan kaçmış zombiler gibi de dolaşamazdık. İşin kötüsü çok şiddetli bir yağmur başlamak üzereydi. Egemen düşünce, ortalıktan kaybolmamızı ama çok da uzaklaşmamamızı istiyordu. Patronun, bu gibi durumlardan istifade eden benim gibi anarşist ruhlulara göz açtırmaya pek niyeti yoktu. Sonunda bastıran yağmurun da etkisiyle kendimizi iş yeri servisi olarak kullanılan siyah Doblo’nun içinde bulduk. Ve ben yine en son ilkokul 3.sınıfta oturduğum yerde, yani bagajdaydım! Yine içgüdüsel olarak ayaklarımı kapı tarafına doğru uzatmış 12 kişinin nefesiyle buğulanan cama BJK yazıyordum. Bu sefer yanımda sınıf arkadaşım Sümüklü Sercan değil, daha önce görmediğim şirketimizin mutfak bölümünde çalışan her tarafında çiğ et parçaları olan, haliyle et kokan biri vardı. Ve maalesef benden daha üzgündü! Dünyası başına yıkılmış gibi elini alnına götürmüş “biz bu işin içine nasıl düştük” der gibi döşemelere bakıyordu. İşte o anda durumun vehametini anladım. Adam, o durumda olmaktan benim olduğumdan çok daha fazla rahatsız olmuştu ve benim kendime sormam gereken soruyu o soruyordu: “benim burada ne işim var!”
İşte yazının başına döndük. Bir değil beş değil dostlar! Bir insan bütün işlerinde aynı duyguyu mu yaşar! Yanlış anlamayın burada şımarık ergen söylemiyle “bon boroyo ait doğolom” diye isyan etmiyorum. Bilakis “demek ki tam da buraya aitmişim”i anlayıp dertleniyorum. Eee ondan sonra da işten ayrılışlarım bir karnaval, yeni iş arayışlarım ise “ümit denizine yolculuk” havasında geçiyor. Hayatımız çoğunlukla yapmak istemediğimiz şeyleri yapmak için uğraşmak ve istemediğimiz durumlara düşmekten ibaret. Bu arada yeni iş ararken neden bu kadar mutlu olduğumun cevabını da sanırım az önce buldum. Çünkü yeni iş ararken işsiz oluyorum. Yani çalışmıyorum. Demek ki beni asıl mutlu eden şey çalışmamak!
Evrensel Barış’tan mini öykü: Duvara Karşı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.