DOLAR

36,1214$% 0.04

EURO

37,8400% 0.72

STERLİN

45,3024£% 0.75

GRAM ALTIN

3.385,24%0,55

ONS

2.913,15%0,44

BİST100

9.779,57%-1,04

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Barış Manço ile baş başa

ad826x90
ad826x90
ad826x90

   Ortalığı kasıp kavurduğu yıllardı Barış Manço’nun. Şarkıları dillerden düşmüyor, her şarkısı çocuk büyük demeden herkesin diline takılı kalıyordu. Televizyon programları da çok popülerdi; TRT 1’de yayınlanan 7’den 77’ye programı içindeki çeşitli bölümleriyle birlikte adeta bütün yaş gruplarına hitabeden bir aile, eğlence ve çocuk programıydı. Adam Olacak Çocuk, İkinci Kahvaltı, Dönence Dünya Turu gibi daha bir çok bölümlerden oluşan bu programlar çok seviliyordu.

ad826x90

  O yıllarda Hıbır Mizah Dergisi’nde çalışıyordum. Dergi yonetiminde görevli arkadaşlar bir gün bana Barış Manço’nun Milliyet Gazetesi için hazırlayacağı “Oku Bakiim” başlığı altındaki haftalık bir sayfa içerisinde yer alacak olan “Adamım Benim” adlı çizgi bantın esprilerine destek olup olamayacağımı sordular. Bu teklif ilginç gelmişti, kabul ettim. Sayfa, Barış Manço’nun tv programlarında işlediği konulara paralel çeşitli haberlerden ve yazılardan oluşuyordu. Karikatür köşesinde de çizgi tip olarak çizilen kendi başından geçen, başta çevre olmak üzere çeşitli toplumsal duyarlılıkları konu alan karikatürler olacaktı. Benim bulduğum esprileri sanırım o aralar Milliyet’in grafik servisinde çalışan Naci Koç adındaki karikatürcü arkadaş çizecekti. İlk başlarda Emre Ulaş’ın da projede olduğu, hatta ilk tiplemeleri onun çizdiği söylenmişti fakat sonraları bilmediğim bir sebepten ötürü projeden ayrılmıştı. Görünen o ki bant karikatürleri Naci ile ben devam ettirecektik.

  Sayfa gayet başarılı bir şekilde “Oku Bakiim” başlığı altında yayına girdi, ben de “Adamım Benim” bant köşesi için haftalık olarak bulduğum esprileri faksla Moda’daki ofise göndermeye başladım. Orada bakıldıktan sonra seçilen espriler çizer arkadaşa gönderiliyordu. Bu şekilde uzunca bir süre devam ettik. Fakat bir süre sonra artık yavaş yavaş motivasyonumu kaybetmeye başladığımı farkettim. Ve bir gün espri göndermeyi bıraktım. Bıraktıktan sonra doğal olarak sayfayla ilgimi birden bire kesemeyip takip etmeye devam ettim. Ben espri göndermeyi bıraktıktan sonraki bir kaç hafta boyunca da daha önce gönderdiğim esprilerden arta kalanlar kullanılarak köşe çizilmeye devam etti.

  Sonraki günlerde dergideki işlerime yoğunlaşmaya başlamıştım ki; bir gün ev telefonum çaldı. Arayan Barış Manço’nun adının ilk hecesi ‘Gül’ ile başlayan asistanlarından biriydi. “Merhaba Hakan Bey” dedi “Barış Abi sizinle tanışmak, sohbet etmek istiyor. Şu gün sizi Moda’daki ofisimize bekliyoruz.” Şaşırmıştım “Olur, neden olmasın gelirim” dedim. Telefonu kapattıktan sonra tekrar düşündüm, kafamda bitirmiş olduğum bir işti sonuç olarak. Söylendiği gün ve saatte kapının zilini çaldım. Ofis Moda’da ana cadde üzerindeki bir apartman dairesiydi. Kapıyı bu sefer de yine adının ilk hecesi ‘Gül’ ile başlayan başka bir asistanı açtı. “Buyurun” dedi “Barış Abi ile az önce telefonla görüştüm. Evinden çıkmış, az sonra burada olacak sizi şöyle alalım.” Bir köşede piyano olan büyükçe bir salona alındım. Ofise dönüştürülmeden önce de güzel olan bir evin salonuydu burası. Bir ofis gibi değil de yaşanılan, vakit geçirilen bir evin salonu gibi döşenmişti. Koltuk takımları, büyük bir masa, büfe, tablolar, çiçekler ve köşede, koltukların yanındaki sık sık kullanıldığını tahmin ettiğim bir piyano.

ad826x90

  Az sonra kapı çalındı. Salonun kapısı kapalı olduğu için kim olduğunu göremiyordum ama hareketlilikten gelenin Barış Manço olduğu anlaşılıyordu. Biraz sonra hareketli bir şekilde salona girdi, hararetle elimi sıkarak karşımdaki koltuğa oturdu. Bu arada salonun kapısının da dışarıdan kapatılmasıyla kendimi koyu bir sohbetin ortasında buldum. Bir yandan konuşurken bir yandan da kendime dışarıdan bakmaya çalışıyordum. Türkiye’nin en sevilen, dünya çapındaki değerlerinden biriyle baş başa havadan sudan, karikatürden, mizah dergilerinden, akla gelebilecek her konudan bahsederek sohbet ediyorduk. Kendisinin eskiden karikatürle de uğraştığını bildiğim için yadırgamıyordum da söylediği hiç bir şeyi. Ayrıca bu sohbeti mümkün kılanın, tüm ışıltısına rağmen sahip olduğu mütevazi kişiliği olduğunun farkındaydım. Benim açımdan zaten problem yoktu. Televizyondan, ekranlardan tanıdığımız, her zaman kendimize çok yakın bulduğumuz birisi ile aramızda cam yoktu sadece. Göndermiş olduğum esprileri çok beğendiğini, benimle uzun zamandır tanışmak, görüşmek istediğini, bunun ancak şimdi mümkün olabildiğini söylüyordu tüm samimiyetiyle. Sonra, hep merak ederdim, kendisine adı mesela; “Barış Abi” olan bir çocuk dergisi çıkarmayı bugüne kadar neden düşünmediğini sordum. “Bunları Hıbır’cılarla çok konuştuk biz” dedi fazla detaya girmeden. Sohbetin, kahkahaların ve çığlıkların atıldığı en keyifli anları, Red Kit’in Cary Grant olduğunu söylediği anlardı. Bunu ilk defa duyuyordum, ama hiç yadırgamadım, yakıştırdım da hatta. “Evet olabilir” dedim, “Örümcek Vance’da Jack Palance’dır.” Ben bunu söyleyince daha da coştu, devam ettim “Sanırım Pot Poker’de David Niven’dir hatta!” Daha da neşelenerek kahkahalar atmaya başladı. O kadar gürültü oluyordu ki, salonun kapısı aralanarak içeriye kardeşi Savaş Manço süzüldü, bu kadar neşeyle neler konuşulduğunu merek ederek. Ondan sonra da geldiğimde beni karşılayan asistanı meraklı gözlerle ve gülümseyerek içeri girdi ve o da koltuklardan birine kuruldu. Kalabalıklaşarak devam eden sohbet bu şekilde bir saati aşkın bir süre devam etti. Kapıya kadar uğurladı o gün beni, rahmetli Barış Manço. Kapıdan çıkarken “Ara verdiğin esprilerine tekrar devam et” dedi, ricayla. Ben bırakmıştım diyemedim. Ama o gün kaybolan motivasyonum eskisinden daha güçlü bir şekilde tekrar yerine gelmişti. “Peki Barış Abi” dedim..

ad826x90

  “Oku Bakiim” sayfası ve “Adamım Benim” bant karikatür köşesi “Hakan-Naci” imzasıyla yüz haftaya yakın bir süre Milliyet Gazetesi’nde yayınlanmaya devam etti. Yıllar sonra Tempo Dergisi’ne “Labirent” adlı köşeyi yaptığım sıralarda arkadaki masalarda çalışan birisi dikkatimi çekmişti. “Bu arkadaş kim?” dedim. “Naci Koç” dediler. “Yahu” dedim yanına gidip “Arkadaş biz seninle yüz haftaya yakın birlikte ortak iş yaptık ama buna rağmen hiç karşılaşıp tanışamadık, kısmet bugüneymiş bak gördün mü!..”

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Yakup Karahan’dan “İstek Karikatürleri”

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.