Yönetici ve site sakinleri
Öylece bırakıp gitmezlermiş. Hile yaparlar, seçilemezlerse site sakinlerinin canına okurlarmış, hayatı hepimize dar ederlermiş. Yok öyle yağma.
Öylece bırakıp gitmezlermiş. Hile yaparlar, seçilemezlerse site sakinlerinin canına okurlarmış, hayatı hepimize dar ederlermiş. Yok öyle yağma.
Altın bir koridordan geçtik. Altın ayna, altın çerçeveler, her şey altındı kızın odasına giden yolda. Bir çocuğun kendi odası olması bile mucizeydi bize.
Bir gün komşularını tanımak için, içinde çok büyük bir istek duyduğunu fark etti. Nasıl olacaktı ki? Komşuculuk oynamak mı? Nefret ederdi.
“Arayan kimdi Mahmut?”“Hiç kimse…”“Nasıl hiç kimse?”“Bankadan arıyorlar Fazilet.” “Eeee ne diyorlar?”“Boş ver sen takma kafayı.”“Bak sonra bir arıza çıkmasın yine?”“Merak etme seeen….” Fazilet’in anksiyeteli bakışlarını...
Sakin sakin oturup etrafımı seyrediyorum ama huzursuzum. Her şey boktan gidiyor. En sevdiğim ülkeye gelmişim, sevgilim dediğim bir adam var yanımda. Huzursuzum...
Alnıma botoks, dudağıma dolgu yapaydım, spor salonlarından çıkmayaydım di mi Allahsızlar. Sonra da protest, rakçı severler. Kendileri gelip rakı içerler...
Zaman onu tanımıyor. Renklerini kabul etmiyor. Ruhu belli belirsiz salınıyor havada. Başka bir dili konuşuyor uzmanlar, hayatta daha çok yıl harcayanlar...
“Ne geldi annee” deyip poşete doğru atıldı lüleli kız. Anne bir kaplan kesildi, kapıyla kızın arasına vücudunu siper etti: “Dur dur napıyorsun, virüs var!”...