34,0776$% -0.02
38,0978€% 0.2
45,3110£% 0.2
2.801,64%-0,01
2.558,75%0,02
9.774,49%0,17
Evrenin oluşumu kaosla başladı ve kaosun sonunda bir düzen oluştu. Asıl olarak kaos, bir savaşım değil de devretme hali olarak var oldu: soğuğu sıcağa, geceyi gündüze… Gelelim insanların dünyasına: İlk uygarlıkların kalıntılarında bulunan figürlere göre insanlar, hiyerarşi olarak hiçbir canlıyı üstün veya aşağı olarak görmemiş ve doğaya hükmederek değil, uyum sağlayarak yaşamayı tercih etmişler.
İlk uygarlıklar; aşırı soğuk-sıcak, vahşi hayvanlar veya açlık gibi doğal tehditlere maruz kalmadıkça bir düzen kurma ihtiyacı hissetmemişler. Buraya kadar hiçbir etik problem mevcut değilken, insanlar yavaş yavaş şehir devletlerine geçmeye, karar vericiler ve uygulayıcılar olarak bölünmeye başladığında “düzen” adı verilen kaos ortaya çıkmış.
Düzenin beraberinde getirdiği düzensizlik bence şudur: İnsan öz yönetimini başkasına devrettiğinde psiko-somatik yapısından gelen ruhsal yön, beslenemeyerek körelir ve bedenin ihtiyaçları da yalnız hayvansal ve güdüsel hale gelir.
Karar vericilerin yönlendirdiği, ihtiyaçtan çok güç gösterisi temeline dayanan savaşlarda, uygulayıcılar sorgusuzca hayatlarını vermek durumundadır artık. İki medeniyetin, topraklarını büyütme ya da bir diğerine egemen olma arzusu mantıklı gerekçelerle süslense de savaşlar, sadece daha fazla savaş için yapılmaya başlanmıştır artık.
Bu durumda, avcılık da ihtiyaçtan ziyade bir güç gösterisine dönüştü. Hayvanın derisi, postu, dişi, boynuzu veya herhangi bir uzvunun sunulması veya sergilenmesiyle insan anlamsız savaşını doğaya da taşıdı. Avlanmak için efor sarf etmek yerine mezbaha, kümes gibi alanlar yapıldı ve insanın doğa ile arasındaki uyum tümüyle ortadan kaldırıldı. Birbirinden uzakmış gibi düşünülen insan ve hayvan iki uç kutba ayrıldı. Oysaki insan da hayvanın bir alt türüdür ve bu durumda hayvanlara yaptığının aynını kendine de yapmaktadır.
Bir mezbahanede çalışan insanları düşünün. İçerideki inek, kuzu, tavuk her neyse, ya öldürülmek için doğuruluyor ya da süt veya yumurta üretimi için hareketsiz bir biçimde makine gibi çalıştırılıyor. Fabrika işçisinin de maddi kısıtları nedeniyle hareket edemeden yaşadığı, yeniden çalışabilecek hale gelebilmesi için tatil adı altında dinlendirildiği bu sistemde ben birbirinden çok da farkı olmayan mezbahadaki iki farklı "ürün"den başka bir şey görmüyorum.
Kendi pazarında kendini sunan şey ancak bir ürün olabilir. Tek bir farkla; inek pasif bir biçimde ürünleştirilirken, insan yüzyıllardır kendini ürünleştiren bu düzenin devamı adına çalışıyor.
Özetle: İnsan bedenen yarı zamanlı, zihnen tam zamanlı bir mezbahada yaşıyor.
Kurdun sonu kelebek
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Güzel; okurken, inceden öğreniyor da insan!