DOLAR

34,0610$% 0.11

EURO

37,6589% 0.35

STERLİN

44,6026£% 0.07

GRAM ALTIN

2.764,70%0,44

ONS

2.525,22%0,36

BİST100

9.624,04%-0,78

Öğle Vakti a 13:06
İstanbul HAFİF YAĞMUR 25°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

SEN ORADAYDIN

ad826x90
ad826x90
ad826x90

Şehre giriş… Kış kıyamet, karşılıklı üçer beşer evden oluşan minik sokaklar, bahçe duvarları hizasına kadar yükselen kar ve karla karışık hüzün.
Yolculuk süresince otobüste yenmiş yiyeceklerin üstüne sinmiş türlü kokusu, sırtına yapışan gömlekten derin ve valizinde ısrarla yanına aldığın yalnızlığın.

ad826x90

Yaşlı bir fahişeyi anımsatıyordu şehir, ayakta durmayı bir sağlarsan, gerisi çorap söküğüydü buzda.
İlk gözüne kestirdiğine
— Yakınlarda otel var mı? diye sordun.
— Tek otel var, o da yüz elli metre ilerde solda dedi.

Teşekkür ettin, tarif edilen yöne doğru,nefesinden balonlar şişire, şişire yürümeye başladın. İçinde; alev, dışında don, buz, ayaz. Dışarıdan; otelden çok eve benzeyen binaya girdiğinde, kör olduğunu sandın, beyaza alışan gözlerine içerisi zifiri karanlık gibi geldi, sendelendin.

Birkaç gün kalacağını söyleyip oda istedin, kaydını yaptırıp, odana çıktın. Ortada çift kişilik bir yatak, üstünde yıpranıp, yırtılmış nevresim ve altından gözüken soluk battaniyeden, yaşını ele veren cehennem kadar sıcak, itici otel. Kapıyı kilitleyip yatağa elbiselerinle uzandın, yaptıklarını, yapacaklarını düşünmeye çalıştın.

ad826x90

Hiç olacak şey miydi geçmişte yaşadığın şehirlerde almış olduğun telefon numaralarını “acaba şimdi kim kullanıyor diye olur olmaz zamanlarda araman yüzünden aldın mı başına belayı hadi kurtar bakalım kendini, sıyrıl da görelim diyerek,duyduğun pişmanlığının sıkıntısını yaşıyordun.

ad826x90

Artık ok yaydan çıkmıştı. Birkaç kez aramadan sonra görüşmek isteyeceğini tahmin etmeliydin. Zamanın hesabının yapılmadığı ve kaydının tutulmadığı, yolda karşılaştığın çocukların bile, birer küçük adam gibi baktığı bu şehirden, bir an önce gitmeyi,kurtulmayı düşünüyordun ama nasıl?

Odanın sıcaklığı göz kapaklarını ağırlaştırmaya başladı, uyuyakaldın.Uyandığında saatine baktın, akşam mı yoksa sabah mı diye vakti anlamaya çalıştın, tahmin edemedin, sım ıcak bir banyo yaptın, üzerini giyinip aşağı indin.

— Günaydın kahvaltı yapmak istersen soldaki masanın birine otur, ben hemen alır gelirim dedi görevli.

İyi uyumuşum diyerek söyleneni yaptın. Üzerinde; çeşitli çapta kurumuş bardak ve parmak izlerinin birbirine karıştığı masaya geçtin, bir gün önceki günün gazetesine göz gezdirdin. Kahvaltılıkları masaya paldır küldür yayan görevliye "bugünkü gazete yok mu" diye sordun.

ad826x90

"Kış sebebiyle gazetenin akşama doğru gelme olasılığı olduğunu" söyledi. Değişen pek bir şey yoktu, tümü bildiğin, görünce hatırladığın şeylerdi. Haberler bile. Birkaç şey atıştırdın, kalkmak üzereydin ki kulağına kısık sesle telefonunuzun olduğu söylendi irkildin.

Telefonun olduğu yeri gösteren kolu takip edip yürüdün, ahizeyi kulağına götürüp “efendim” dedin. “ne zaman geliyorsun” diye sordu “akşamüstü” yanıtını verdin, kapattınız. Şaşırmak gelmiyordu içinden, seni nasıl bulduğunu merak dahi etmiyordun. Nefesi, atmaya kıyamayıp, tekrar yaktığı sigara izmariti gibi kokan görevliye, beklendiğin yere gidişini sağlayacak araç olup olmadığını sordun. Ağzını açtığı an, sapsarı dişlerinde, gülümseme kadar ulvi bir aktarışın nasıl bu kadar ürkütücü olabileceğini düşündün. O ise durumun farkında olmadan anlatmaya başladı.

– Bulmasına bululursun da dönüş sıkıntı olur, şehir saat dört dedi mi aya döner, hayat biter, bir yerçekimi kalır sade hahahaa. İlçelere, yakın köylere giden minibüslerin, kalkış saatinden sonra kimseyi bulamazsın bu kış kıyamette… Taksiyle gidin, dönecekseniz.

Teşekkür ettin, otelden dışarı çıkıp kendini göz alıcı beyazlığın içine, siyah bir nokta gibi bıraktın. Sokakta binaların çatılarından bu soğukta bile nasıl eridiğini hep merak ettiğin, eridikçe donan, dondukça eriyen buz uzantılarından kendini sakınarak yürüdün.

Çocukken öğrendiğin, herkes kendi evinin önünü süpürse, mahalle tertemiz olur deyimini, herkes kendi dükkânının önünü kürese şehir tertemiz olur diye değiştirerek yürüyordun ki üşümeye başlayan parmakların ve kulakların gördüğün ilk tuhafiye dükkânına girmene neden oldu. Eldiven, atkı, şapka satın alıp, yürüyüşüne şehirdeki küçük siyah bir nokta olarak kaldığın yerden devam ettin. Terminalden başka yerde kışın taksi bulamayacağını hatırladın, yönünü değiştirip terminal istikametine doğru yürümeye başladın.

ad826x90

Üç bölümlü terminal binasının, gözüne kestirdiğin yazıhanelerinden birine girdin. Küçük bir oda, ortasında boruları dimdik yerleştirilmiş, sobanın etrafında bekleşenlerin olduğu, içerdeki dumanın içilen sigaradan mı, tüten sobadan mı kaynaklandığını umursamadan, gitmek istediğin yere vesait olup olmadığını sordun.

“Akşamüstü” beklediğin yanıttı. “taksi bulamaz mıyım” diye sordun “paran varsa uçak bile bulursun” esprisi geldi, yanıt hoşuna gitti gülümsedin.

“Kenan'da sıra, Kenan götürsün" dedi biri. Kenan’ı yandaki yazıhaneden çağırdılar, bir ayağı hafif aksayarak geldi; bitmemiş bir romanın kahramanı gibi bezgindi "şu kadar liranı alırım" dedi, kabul ettin. Buzdolabı kadar soğuk taksiye binip gideceğin yere yola çıktınız.

İki saat sonra beklendiğin yerdeydin, postane önünde dur dedin, söyleneni yaptı. Arabadan inip içeri, girdin. Görevliye telefon etmek istediğini söyledin,  telefonu uzattı numarayı çevirdin. İçinde irinli bir yara taşıyormuş gibi sıkıntılı bir ses açtı. “Geldim" dedin nerdeyse ağlayacak oldun. “Hani akşamüstü gelecektin? Heyecandan ne yapacağını bilmiyordun, "Nerdesin şimdi” diye sordu.

“Postanedeyim” dedin.

Onbeş dakika sonra oradayım, istersen hemen karşıdaki kahvede bekle beni, dedi. Tamam diyerek kapattın, ücreti ödeyip taksiye yürüyecektin ki görevli hoş geldiniz dedi. Beni tanıyor musun diye sordun, "Burası küçük yer yüzler hafızadan pek çıkmaz, bir de sesler, insanı az olduğundan" dedi Tebessüm edip iyi günler diyerek ayrıldın. Kenandan soldan üçünü sokağa girmesini istedin. Birkaç dakika sonra sokağın başındaydınız, içinde “tarifi imkânsız acılar” camda buğu, yüreğinde heyecan, aklında karmaşan vardı.

Arabada beklerken bir süre sonra göründü, işte ordaydı. Sokağa yalınkılıç kendini atıp, kara buza aldırmadan hızla geçip gitti önünüzden. Birçok kez izlediğin film gibiydi yaşananlar, şimdi "kahveye gidelim" dedin Kenan’a. Kapının önünde durdurdu arabayı, beklemeye başladın. Soluk soluğaydı, kafasından dumanlar çıka çıka geliyordu terden.

Bir saat sonra beni buradan al deyip, kapısını aralayıp indin arabadan,kahveye tam girecekken; kapıda, arkasından yanaşıp gözlerini kapattın, sana yapılmış olanı, yıllar sonra yapıyor olmanın heyecanıyla.

Adını söyledi. Ellerini çektin yavaşça, sarıldınız. Ne çok seviyordun, ne çok özlemiştin. Sobaya yakın bir masaya geçip oturdunuz, çay söyledi ki oldum olası severdin oranın çayını, içerken anlatmaya başladı.

Bildiğin şeylerdi anlattıkları, yine de dinledin.sözlerini bitirdiğinde “işte gördün, içinde olduğun çaresizliği biliyorum. Lütfen pes etme, dayan, diren, kopartma bağlantıyı,görmeyi çok istediğin şeklin bu fiziksel olarak biraz değişmiş,yaşlanmış olsam da geri kalanı aynı, bir süre sonra bulunduğum yerde, sen olacaksın, senin için bu kadarını bilmen yeterli, daha ötesi için çabalama sihir’i kaybolmuş ayna gibi,görüntüsü bozulur yaşamın, net göremezsin,tadını çıkarmaya bak yaşadıklarının, mevcut durumunu koruman kendini geliştirmen yeterli, sen, sana sunulanın, çok daha iyisini yapıyorsun, bunu unutma, bildiğim için söylüyorum, yaşadığım için.nasihatlerle bezeli cümleler sürüp gitti. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadın, camdan taksinin geldiğini gördün, gitmen gerektiğini söyledin, izin isteyip kalktın.

Aklında on yıl öncesinden taşınan arabanın arkasından bakışın, gözünde kendinden bile gizlediğin yaşın ayrıldınız.

10 Ekim – 24 Kasım 2006 PENDİK

Comments

comments

ad826x90
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Ali

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Araç çubuğuna atla