34,7632$% 0.1
36,5332€% 0.04
44,1114£% 0.21
2.948,24%0,19
2.638,70%0,09
9.681,11%0,30
İstanbul Bakırköy, Kartaltepe… Belki de İstanbul’un en büyük mahallesi. Hâlâ göçmen kuşların uğrak yeri. Anlatmaya çalıştığım mevzunun geçtiği yıllarda 10 yaşlarındayım. 1958 doğumlu olduğum hesaba katılırsa 1960’lı yılların sonu, 1970’li yılların başı olmalı.
Türklerin Orta Asya’da yaşadıkları dönem çocuklara, bir kahramanlık yapana kadar isim vermedikleri bilinir. Çocuk belli bir yaşa gelene ve kendini kanıtlayana kadar isim verilmezmiş. Ne zaman ki bir kahramanlık yaparsa adı, yaptığı bu olayla anılırmış. Doğru veya yanlış, sanırım bu bilgiyi okuldaki kitaplardan hepimiz hatırlarız.
Bu geleneğin günümüzde bir çeşidinin hâlâ var olduğunu düşünüyorum. En azından isim olmasa da sıfat, lakap olarak bunun yaşatıldığı düşüncesindeyim. Herkesin mahallesinde, köyünde benzeri vardır. Benzer sıfatlar, lakaplar. Kör Kadir, Kel Hüsnü, Kara Yusuf, Deli Sülo gibi… Bu arkadaşlar kahramanlık yaptıklarından değil ama toplumun onları böyle gördüğünden bu sıfatları almışlardır. Gelinen gün itibari ile artık kahramanlık yapmak gerekmemektedir. Kellik yapmak, körlük yapmak veya delilik yapmak bu lakaplara sahip olmak için yeterli olmuştur.
Mahallemiz Kartaltepe acayip güzel, ‘çok şaaane’ bir mahalleydi. Benzer isimler, sıfatlar bizim mahallemizde de mevcuttu. Örneğin babamın adı Dede Selçuk’tu. Henüz torunu yoktu, ama saçları erken beyazlamıştı. Bundan dolayı kendisine verilen unvan dedelikti.
Babamın yanı sıra mahalleden bir çok arkadaşı da banliyo treni ile, bir durak ötemizdeki Yeni Mahalle’de yer alan Sümerbank iplik fabrikasında çalışıyorlardı. Fabrika denize manzaralı, bugünün koşullarında yağmaya, talana cok müsait bir yerdeydi ama Sümerbank işçisi bu amcalar, terasta yemek yerken bunun farkına hiç bir zaman varamadılar. Hatta “lan ne süper manzaramız varmış” dahi diyemediler.
Babamın arkadaşlarının arasında Mekikçi Mehmet, Kız Fethi ve Göt elli Mehmet en iyi hatırlayabildiklerim. Adından da anlaşılacaği üzre mekikçi Mehmet fabrikada mekik işi yapmakta olduğundan diğer Mehmetlerden ayırt edilebilmek için bu sıfatı almıştı.
Burada anlatmaya değer çok fazla bir şey yok. Yalnız, Göt elli Mehmet amcanın hikâyesi anlatılmalı ve de bir çok insan tarafından bilinmeli. Hatta öyle ki Türkiye’nin ve Orta Asya’dan gelen isim geleneğinin son durumda nasıl kullanıldığını anlatması bakımından dilden dile dolaşmalı.
Fabrika işçisi Mehmet elini makineye kaptırmış ve avuç icinden bir parça kopmuştur. Kopan parçanın yerine o günün koşullarında çok başarılı sayılabilecek bir operasyonla, kalçadan parça alınıp eklenmiş, avuç içine yama yapılmıştır. Bunu bilen mahalleli ve iş arkadaşları Mehmet amcaya “Göt elli Mehmet” adını takmışlardı. Hatta bir kısmı elini vermez, tokalaşmaktan kaçınırdı. Bir kısmı da tokalaştıktan sonra cıvık cıvık espriler yapar “Ooohsss! Sonunda kıçını elledim lan!” derlerdi.
Kız Fethi ise aslında bir kızdı. Yani bir hanımdı. Gerçek adı da Fethiye diye hatırlıyorum. Zamanla erkek eğilimi gösterdiği, bir kadına sevdalandığı ve artık onunla evlenebilmek için, gene o günün koşullarında çok başarılı bir operasyonla erkek olduğu dilden dile anlatılmış ve konu kapanmıştı.
Fethi (abi) artık erkek olmuştu. Erkek nüfus cüzdanı çıkarıp sevdiği ile evlenmiş ve babam Dede Selçuk’la aynı fabrikada çalışmaktaydı. Kız Fethi derlerdi ama erkek olduğunu kabullenmişlerdi. Aynı soyunma odasını kullanır, hatta soyunup giyinirken kırıcı olmayacak şekilde yarenlik ederlerdi. Ya da artık birbirlerini çok yakından tanıdıklarından Fethi kimsenin esprisine kırılmazdı.
Bunlar arasında;
– Olm Fethi, bi göster lan!..
– Hiişşt!.. Fethi yenge hamile mi olm?
– Lan Fethi erkek oldun da, şimdi bize sulanmayasın sakın!
gibi takılmalar olurdu. Fethi bilirdi ki bu ayılar kötü niyetli değildi. Birlikte takılır, gülümser, o da espri yapardı. Sadece arkadaş çevresi değil, bütün mahalleli durumu kanıksamış, onun erkek olduğuna inanmış ya da tercihine saygı göstermişlerdi. Öyle ki bayramlarda Fethi amcanın elini öpmeye gider, harçlık alırdık. Arada kendi arkadaş çevresinin espri amaçlı takılmaları dışında kimse bu konuyu konuşma gereği dahi duymazdı. Fethi abi vefat ettiğinde namazı ‘er kişi niyetine’ kılındı.
Göt elli Mehmet ve Kız Fethi’ nin hikâyesi budur.
Evet, taa Orta Asya’dan getirdiğimiz bu güzel Türk geleneğinin 1960’lı yıllarda hali böyleydi. Bu gelenek sayesinde bir iş kazası geçiren Mehmet amcanın adı “ Göt elli” olarak, erkek olmayı seçen Fethiye’nin adı da “Kız Fethi” olarak anılır olmuştu.
(Not: Sevgili Turgay Onatlı’dan dinleyen, aktaran, yazan-yöneten Yakup Karahan.)
Emre Aksoy’dan karikatürler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.