33,9236$% -0.18
37,5681€% 0.29
44,4272£% 0.21
2.761,19%0,62
2.531,13%0,79
9.426,74%0,08
Kripto para denilen şey hayatımıza girmeye çalışıyor. Nedir, ne değildir, insanlar doğru dürüst araştıramadan rüzgarı ardına alıp, dünyayı peşinde sürüklemeye başladı. “Bilmem ne coin bazılarını milyarder yaptı, bilmem ne coin 3 günde katladı, direnci kırdı, yükseliş trendinde, 50 bini gördü” vs vs. Pandemiden önce hayatımıza yumuşakça dokunan bu paralar şimdi neredeyse her haber bülteninde bir kere anılır hale geldi. Kripto para burada anlatılamayacak kadar derin konu ama bence pek hayırlı bir şey değil. Daha doğru dürüst hayatımıza girmeden kripto para madenciliği için kullanılan enerji miktarı Hollanda’nın harcadığı enerji miktarının üzerine çıktı. Tabii bir de kripto paralar arasında büyük rekabet var. Herhangi bir gerçeklikleri ya da dayandıkları değer olmadığından ayakta kalabilmelerinin tek yolu talep yaratmak. Onlar da kendilerine olan talebi yüksek tutmak için her türlü spekülasyona başvuruyorlar.
Derken ortaya NFT diye bir şey çıktı. NFT, yani “Non-Fungible Token”, açıklamalı tanımıyla içerisinde resim, ses dosyası, video veya fiziksel bir varlığın dijital karşılığının kanıtını bulunduran “benzersiz dijital varlık”. Temelleri 2017’de Ethereum’da atılan NFT’ler içinde bulunduğumuz aylarda kripto para dünyasının en popüler konularından biri haline geldi. Açıkçası ben NFT’yi Ethereum’un popüler kalmak ve talebi artırmak için yaptığı bir manevra olarak görüyorum. Hele de Van Gogh’un “Kumsalda ağları tamir eden kadınlar tablosu” 7 milyon euroya satılırken Beeple adlı bir sanatçının jpg formantındaki dijital kolajı 69,4 milyon dolara satılınca iş çığrından çıktı, gerek sanatçı gerek yatırımcı, çok kişi NFT peşinde koşmaya başladı. Aslında dünya çapında böylesi bir reklam için 70 milyon rahatlıkla çöpe atılabilir bir rakam, ki, o paraya yapılabilecek reklamın kat be kat üzerinde bir fayda sağlandı.
NFT sanatçılar için gerçekten çok güzel bir açılım sağlıyor. Ethereum’un popülerliğini sürdürmek için icat ettiği bu yolun çok daha farklı mecralara yol alacağını düşünüyorum. Gittikçe dijitalleşmeye başlayan sanatın (ve hayatın) kendisini özel bir şekilde tanımlamaması düşünülemezdi. Bu yolla sanatçıların ve tasarımcıların eser tescillerini yapabilmesi çok kolaylaşacak, beğenilen eserlerin daha az aracıyla sanatçıdan alıcıya ulaşması sağlanabilecek, satış ve alışlarda büyük kolaylık yaratacak. Sanatla ilgilenenlerin en azından bir kere bakması, kurcalaması, ilgilenmesi gerektiğini düşündüğüm bir platform. Tabii ki kaptırmadan, soğukkanlılıkla ve fazla ümit bağlamadan. Çünkü eni sonu ipin ucunda kimin olduğunun bilinmediği yeni bir dünya bu.
Menemene gelince… Menemen belki de Türk mutfak kültürünün en önemli yemeklerinden biri. Bırakın bu ülkede yaşayanları, Türkiye’de tatil dışında bir süre yaşamış ya da Türk vatandaşları ile yarenlik edip, menemeni tatmamış kimse olabileceğini düşünmüyorum.
Zengin fakir her sofranın misafiri olan bir yemek menemen. Teorik olarak soğanlı ya da soğansız olarak yapılır. Yurdumuzda iç savaş çıkartabilecek derecede önemli bir seçim meselesidir bu. Yağı ise bir başka meseledir. Parası olmayan elbette ki margarinle yapar da parası olan yine seçim durumundadır. Geleneksel ve benim orijinalde kullanıldığını düşündüğüm zeytinyağı, zeytinyağı-tereyağı karşımı ya da sırf tereyağı kullanılarak hayata getirilebilir.
İçine neler katılabileceğine gelince; ucuzundan pahalısına, her türlü peynirden mantara, şarküteriden baharata geniş bir yelpaze var. Hatta ben tuzlu balık, karides ve ananas katana bile rastladım.
Oldukça gizemli bir yemek menemen. Aniden doğup o muhteşem tadı sayesinde birdenbire yayılmış olmasına rağmen sanki binlerce yılın tecrübesini taşırcasına lezzetli. Oysa geçmişi belli. Osmanlı yemek kitaplarında yer almayan bir yemek. Cumhuriyetten sonrasına ait.
Tarihçi Oktay Özengin, bu yemeğin Menemenlilerle civara göç eden Giritliler tarafından icat edildiğini söylüyor. Menemen civarı Türkiye’de domatesin yetiştirildiği ilk bölgelerden biri. Menemenlilerin etli, patatesli ve domatesli yemeği var. Giritli muhacirler yoksul olduklarından et yerine yumurta kullanıyorlar. Patatesin yerine de soğan ikame ediliyor dense de ben bunun bir ikame değil bir lezzet tercihi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta patatesin ikame edilecek bir tarafı yok. Biber sonradan girmiş. Bence patatesin kaldırılmasına yakın hatta belki daha önce bile girmiş olabilir. Kısacası Giritlilerin kendi koşullarına uydurmaları sonucu değişime uğramış bir Menemen yemeği “Menemen”. Türk mutfağında o denli sık rastlanan bir durum ki.
Vedat Milor, Bask bölgesinde ‘piperade' diye bizim menemene benzeyen bir yemek çok popüler olduğunu söylüyor. Mehmet Yaşin Güney Fransa ve İtalya’da doğduğunu öne sürenler olduğunu belirtiyor. Onlara göre bağ işçileri, çevre tarlalardan domates, biber toplayıp, köylülerden aldıkları yumurtalarla karıştırarak bu yemeği icat etmişler.
Domates Avrupa’da da çok erken yenmeye başlanmış yaygın bir besin maddesi değil. Bu yüzden hangisi önce başladı, birbirlerinden etkilenme var mı yok mu, net olarak söylemek imkansız. Karşılaştırılmaları ve olayın netleştirilmesi bir araştırma konusu.
Menemenin bu topraklarla özdeşleşen en önemli tarafı ise içindeki düzensiz karışım. Hep Türkiye’ye benzetmişimdir menemeni. Birini diğerinden ayırmak imkansız olan birleşimler.
Bir NFT yaratmak için düşünmeye başladığımda aklıma menemen geldi nedense. Twit bile satılıyordu NFT olarak ama hiç yemek reçetesi görmemiştim. Sadece çekilen bir kaç yemek fotoğrafı. “Bir yemek tarifini nasıl NFT ve dijital sanata uyumlu biçime dönüştürürüm” diye düşünürken ”Menemen”i ortaya çıkardım. Umarım siz de beğenirsiniz.
https://mintable.app/art/item/MENEMEN-most-delicious-gif/h9mMxV8SfJY_O1t
Zaman, bilinç, zihin
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.