35,9976$% 0.22
37,2320€% -0.56
44,6905£% -0.07
3.307,64%0,36
2.860,40%0,15
9.951,65%1,11
(Sovyet-Rus edebiyatının en önemli mizah yazarlarından Mihail Zoşçenko (1894-1958) ülkemizde uzun yıllar boyunca severek okunmuş bir isim. Sıradan insanların günlük sorunlarını konu ettiği öyküleri sadece kendi toplumuna değil tüm insanlığa ilişkin gözlemler içerir. Bu büyük yazarı özellikle Ters Dergi’nin genç okurlarının dikkatine sunuyoruz.)
Tramvayda her zaman en arka vagona binerim.
Orayı daha çok, iyi yürekli insanlar tercih eder.
Ön vagon sıkıcı ve iç karartıcıdır, hele bir de birinin ayağına basmaya gör! Arka vagondaysa kimsenin ayağına basmazsın, çok daha ferah ve eğlencelidir.
Bazen yolcular kendi aralarında soğuk felsefi meseleler üzerine de konuşurlar; mesela onur üzerine, ya da işçi ücretleri üzerine. Hatta bazen ufak maceralar bile olur.
Gündüzleri dört numarayla gidip geliyordum.
Tam karşımda iki kişi. Birinin elinde testere, diğerinde bira şişesi. Şişe boş. Adam şişeyi tutmuş, parmak uçlarıyla dövüyor. Arada sırada kaldırıp kalın, yeşil camın arkasından yolculara bakıyor.
Yanımda, kalın bir şala sarınmış bir kadın var. Çok yorulmuş, ya da hastaymış gibi oturuyor arada sırada gözleri kapanıyor. Yanında gazeteye sarılmış, sicimle bağlı bir paket var.
Aslında paket tam yanında değil de az ötesinde duruyor. Kadın bazen göz ucuyla ona bakıyor.
“Hanımefendi,” dedim kadına, “baksanıza, paketinizi götürüverirler. İyisi mi dizlerininizin üzerine koyun.”
Kadın bana öfkeyle baktı, eliyle gizemli bir İşaret yaptı, parmağını dudağına değdirdi, tekrar gözlerini kapadı.
Sonra gene acayip bir rahatsızlıkla baktı bana:
“Planımı bozdun, Allah’ın belası!”
Bu sözler canımı sıkardı aslında, ama sivri dilli kadın fırsat bırakmadan ekledi:
“Ya paketi bilhassa koyduysam oraya ? O zaman ne olacak? Belki de uyumuyorumdur, gözlerimi kapayıp uyuma numarası yapıyorumdur?”
“Nasıl yani?” diye sordum şaşkınlıkla.
“Nasıl yani, nasıl yani… ” diye beni taklit etti kadın. “Belki de bu pakete elini uzatacak hırsızları yakalıyorumdur.”
Yolcular da konuşmamıza kulak kesilmişlerdi.
“Peki pakette ne var?” diye sordu, elinde şişe olan adam, iş bilir bir edayla.
“Söyledim ya,” dedi kadın, “belki de içine bilhassa ıvır zıvır doldurmuşumdur. Hırsız ne olduğunu anlamasın diye! Ama gelip şansına ne düşerse onu alıyor… Biliyorum ben, hiç tartışmayın, belki bir haftadır böyle gidip geliyorum… ”
“Peki ne oluyor, tuzağa düşüyorlar mı?” diye merakla sordu biri.
“Tabii ki !” Hanım coşmuştu.” Kesinlikle düşüyorlar… Geçende bir kadın… Genç bir kadın, bakınca iyi biri sanki… Esmerle kumral arası bir şey… Baktım, gözleri fır dönüyor. Paketi kaptı gidiyor… Dedim ki: A-a-a, namussuz, tuzağa düştü işte… “
“Böyle hırsızları tramvaydan atmak gerek!” dedi öfkeyle, elinde testere tutan adam.
“Tramvaydan atmak yetmez,” diye söze karıştı biri, “doğruca milise teslim etmeli. ”
“Tabii ki milise teslim etmeli, ” dedi hanım.” Kesinlikle milise… Başka biri daha düştü tuzağa… Adam gayet hoş, iyi biri… Aynen düştü! Önce paketi alıp tuttu. Alışkın. Sanki kendi paketi gibi. Bense ses etmiyorum. Başka tarafa bakıyormuş gibi yapıyorum. O da kalktı, sakince gidiyor… Ay, dedim, yoldaş, engerek düştü işte… “
“Yani eve giderken av yapıyorsun?” diyerek güldü, elinde şişe olan adam. “Çok düşen oluyor mu tuzağa?”
Kadın gözlerini kıstı, pencereden baktı, aceleyle kalkıp kapıya yürüdü.
Vagondan inerken tekrar baktı bana:
“Planımı bozdun, Allah’ın belası! Bütün vagon gaklamaya başladı. Tabii şimdi kimse pakete göz dikmez. Senin yüzünden vaktinden önce iniyorum.”
O inince biri şaşkınlıkla konuştu:
“Yahu arkadaşlar, neden yapıyor ki bunu? Hırsızlığın kökünü mü kazımak istiyor?”
Bir başkası gülerek cevap verdi: “Yok yahu, sadece çevresindekilerin hırsızlık yapmasından zevk alıyor.
“Elinde şişe olan adam öfkeyle konuştu:
“Eski rejimde yetişmiş ihtiyarlar böyle şeytan oluyor işte!”
(1923)
Çeviri: Hazal Yalın
Tümer Bey’in capsler fena! Lütfen dikkatli tıklayınız!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.