34,7671$% 0.1
36,5467€% 0.07
44,1160£% 0.19
2.947,30%0,16
2.638,70%0,09
9.681,11%0,30
niye mi burada yazıyorum… çok fazla film seyrettim ve halen de çok film seyrediyorum… tabii dizi de… bu ‘hastalığımı’ bilen dostlarımın ‘yahu kendine müslümanlığı bırak da bize seyredilecek bir şeyler öner’ tacizlerine son vermek için bir süre önce feysbukta bir film platformu oluşturdum ve seyrettiğim film ve diziler hakkında kendi çapımda kalem oynatmaya başladım, kafama, hislerime, hissettiklerime dair… meğer behzat bunları beğenir hatta bazılarını da matrak bulurmuş… sevgili dostumun nazik davetiyle şimdi de buradayım… baştan söyliim de sonra kötü olmayalım, sinema konusunda bir eğitimim, uzmanlığım yok… ama çok çok zaman ayırdığım, kafa yorduğum ve yaşam enerjisi aldığım bir alan… yani, ‘ bu adam da kim ki, kalkmış ahkam kesiyor’ derseniz, bu lafınız havada kalır, peşinen söyliyiim… yani zaman zaman bazı yorumlarımı, kaba, ukala hatta küstah bulursanız, bunun nedeni, bir uzman bakışından ziyade, nefret ettiğim, içi boş, abuk bir laftan destek almasıdır… ‘ zevkler ve renkler tartışılmaz’ abukluğundan sözediyorum… bu lafı sinema için çok duyarsınız… film tercihlerinde… hayır efendim, zevkler de, renkler de tartışılır… filmler de, yönetmenler de… herşey tartışılır, sen tartışabildiğin sürece tabii… burada filmler, yönetmenler hakkında yazacağım… kendi perspektifimden, doğal olarak… her türlü eleştiri de ‘başım üstüne’…
sinemasız gününüz olmasın…
genç bir adam… joshy ya da arkadaşlarının dediği haliyle josh… işten eve geliyor… birlikte yaşadığı sevgilisi yani rachel hala yatakta… tembellik durumu deyin siz ona ya da huzurlu bir şımarıklık… oysa o gün josh’un doğum günü… ama adam mutlu… sevgilisinin hımbıl halini dert etmiyor… biraz şakalaşıp cilveleştikten sonra spor salonuna gidiyor… kadınsa -nihayet- yataktan çıkıp akşam için hazırlayacağı yemeğin tarifini alıyor annesinden, telefonda… bunlar filmin giriş sahneleri… tıpkı rachel gibi hımbıl hımbıl seyrediyorum ben de… sonra adam yani josh salondan dönüyor… ama evin kapısında dışarı uzanan bir kemer parçası var önünde (evet evet bildiğiniz pantolon kemeri)… adam abanıyor, kapı açılmıyor… zar zor içeri girdiğinde ise, sevgilisinin kapının arkasına yığılmış cesediyle karşılaşıyor… (bu arada belirtmeliyim, joshy hoş ve aptallıklar içermeyen bir film… ama bir insanın bel yüksekliğinde bir kapı koluna kemer bağlayarak nasıl intihar edebildiğini de cevaplamıyor) neyse…
çalan parça, esmeray’ın ‘ayrılık olsa bile’siymiş meğer
böyle bir film girişi sizi etkiler di mi… yani nooldu da oldu… neden… falan filan… ama ben o noktaya gelemedim işte… çünkü bir anda arka planda çalan ‘şey’ dikkatimi çekti… kulak yatkın ya, hemen apart mod’a geçtim… çok tanıdık… aaaa… ulan üstelik türkçe… yani şu anlattığım sahneler boyunca bangır bangır çalmış meğerse, yeni uyanıyorum… durur muyum… durdum tabii… hemen bir iki surfing on google… ahanda… çalan parça, esmeray’ın ‘ayrılık olsa bile’siymiş meğer… esmeray’ı iyi bilirim de, bu parçasını hiç mi hiç bilmiyorum üstelik… film uçtu gitti yani… hemen yine surfing on google… ulan, filmin senaristi ve yönetmeni jeff baena şu an kırkyedi yaşında, florida doğumlu genç bir adam… robert zemeckis ve david o. russell gibi önemli isimlerin yanında pişmiş bir sinemacı… iyi de ulan baena kardeş… ulan allahın florida’lısı… sen benim esmeray’ımı nerden duydun, nerden biliyoon yaaa… hepi topu dört film yapmışsın ve bunların arasında en iyi geri dönüş aldığın bu filmde esmeray’ı kullanmak nereden aklına geldi, be birader… -ki, parça esmeray’ın da diil… şanar yurdatapan’ın aranje ettiği, sözlerini kardeşi oktay yurdatapan’ın yazdığı apartılmış bir ‘delirium’ parçası… delirium derken, onu da bildiğimden diil ama araştırdım… bu adamlar muhtemel italya coğrafyasında bindokuzyüzaltmışdokuz- bindokuzyüzyetmişiki tarihleri arasında üretken olmuş bir grup… ‘ayrılık olsa bile’nin orijinal adı da ‘jesahel’… bindokuzyüzyetmişiki imalatı bir parça… çok tuhaf, baena neden orijinal versiyonunu tercih etmemiş ki, o da fena diil… valla abuk… bunu neden bu kadar uzattım… çözmüş olmalısınız… çağan ırmak desem… ıssız adam desem… ayla dikmen desem… anlamazdın desem… evvet yaaa… alın kardeşim, aynı şey işte… sonuçta, ben de esmeray’ın bu parçasının tekrar ışıldamasına katkı sunmaya niyetlendim… bakalım bu yazıdan sonra esmeray kaç hafta listebaşı olarak kalıcaak… şaka bir yana, gerek ayla dikmen, gerekse esmeray benim birebir eşzamanlarda yaşadığım, üretken hallerine tanıklık ettiğim sanatçılar… her ikisi için de bir methiye düzmem ama iyi sese sahip, iyi yorumculardı…
film süresince kahkaha atmasanız da sürekli kıkırdıyorsunuz
neyse filme geçelim… evvet yaaa bu kadar gel-git içinde filmi de seyrettim… joshy, seyredip unutabileceğim filmlerden… yani, etkisi altına alan, sarsan, akıldan çıkmayan bir film durumu yok… kalbine dokunup sonra geri çekilen filmler vardır ya, hoş bir tad bırakan… onlardan işte… ortada evlenmek üzere ve de ‘mutlu’ bir kadının tanım bulmamış/bulamamış intiharı var öncelikle… ve bu travmayla ömrünün sonuna kadar başetmek zorunda kalacak genç bir adam… ama film bu trajik durum çevresinde şekillenen absürd komedi öğeleriyle örülmüş apayrı bir yapıya sahip… tuhaf di mi… film süresince kahkaha atmasanız da sürekli kıkırdıyorsunuz… bu noktada baena’yı sizi beklediğinizden ya da düşündüğünüzden daha başka bir yolculuğa çıkardığı için kutlamak gerekiyor sanırım…
yine bir neyse… devam edelim… gelinen noktada josh çok iyi bir durumda diil haliyle… toparlanması gerekiyor… aradan zaten dört ay geçmiş… josh’a bir telefon geliyor… arayan, aylar önce bekarlığa veda partisi için californiya-ventura’nın ojai kırsalında kiraladıkları çiftliğin sahibi… diyor ki, ‘gelecek misiniz yoksa kaporanızı iç ediyiim mi’… bunu hem kafa dağıtmak hem de en yakın arkadaşlarıyla birlikte olma fırsatı olarak gören josh, ‘yok’ diyor, ‘geliyoruz’… nitekim, birbirine bir çok açıdan aykırı dört arkadaş ojai’deki evde buluşuyor… baena’nın mevcut kadroya kattığı ekstra karakterlerle birlikte giderek tuhaf, abuk, çılgın, absurd ama bir o kadar da naif, insani, hassas değerler üzerinde gezinen karakterler ve olaylar silsilesi içinde buluyorsunuz kendinizi… tabii ortalıktaki çok ciddi bir alkol ve madde tüketiminin yarattığı itici güçten söz etmeme gerek yok sanırım… baena’nın yarattığı karakterlerin hepsini sevdim, anlayabildim ama finale yakın ortaya çıkan fahişe kadın müthişti, bambaşka bir renk kattı… bu notu düşmem gerekiyordu…
filme dair linkler açısından,
dilerseniz, esmeray’ın ‘ayrılık olsa bile’sine
https://www.youtube.com/watch?v=Kn6XOXb27No
delirium’un ‘jesahel’ine,
https://www.youtube.com/watch?v=CmIzb1Whm-w
linklerinden ulaşabilirsiniz…
5 Temmuz tutulması: Merhaba yeni sen, hoş geldi yeni hayat!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.