34,7597$% 0.1
36,5398€% 0.09
44,0302£% 0.15
2.948,28%0,19
2.638,93%0,08
9.681,11%0,30
(Sovyet-Rus edebiyatının en önemli mizah yazarlarından Mihail Zoşçenko (1894-1958) ülkemizde uzun yıllar boyunca severek okunmuş bir isim. Sıradan insanların günlük sorunlarını konu ettiği öyküleri sadece kendi toplumuna değil tüm insanlığa ilişkin gözlemler içerir. Bu büyük yazarı özellikle Ters Dergi’nin genç okurlarının dikkatine sunuyoruz.)
Timofey Vasilyeviç, yeğeni Serega Vlasov’u iki gün arayıp durdu. Üçüncü gün tam umudu kesip geri yola düşecekti ki, buldu. Tramvayda karşılaştı.
Timofey Vasilyeviç, tramvaya bindi, on kopek çıkardı. Tam kondüktöre verecekti ki, bir de ne görsün? Kondüktör acayip tanıdık görünüyor. Timofey Vasilyeviç baktı: evet, ta kendisi işte; Serega Vlasov tramvay kondüktörü olmuş!
“Hey!” diye bağırdı Timofey Vasilyeviç, “Serega! Sen değil misin bu, biletçi arkadaş?”
Kondüktör şaşırdı, ne olur ne olmaz diye bilet makarasını düzeltti:
“Geliyorum, amca. Şu biletleri vereyim de.”
“Peki, olur,” dedi amcası. “Bekliyorum.”
Timofey Vasilyeviç güldü ve yolculara açıklamaya koyuldu.
“Bu benim öz yeğenim, Serega Vlasov. Kardeşim Pyotr’un oğlu… Yedi sene var ki görmedim… Eşşoğlu eşek…”
Timofey Vasilyeviç hoşnutlukla yeğenine baktı ve bağırdı:
“Serega, biletçi arkadaş, iki gündür seni arıyorum. Bütün şehri dolandım. Ama İşte buradasın! Kondüktör olmuş! Adresine gidip baktım. Raznoçinnaya sokağına. Yok diyorlar. Bu adresten taşındı. Nereye taşındı, diyorum, söylesenize. Benim öz yeğenim olur. Bilmiyoruz, diyorlar… Sen de buradasın, kondüktör olmuşsun, ha?”
“Kondüktör oldum,” diye sessizce cevap verdi yeğeni.
Yolcular merakla bu akrabaya bakmaya koyuldular. Amcası mutlulukla gülüyor, sevgiyle yeğenine bakıyordu. Yeğeniyse belli ki şaşkındı, kendini görevini yerine getirmekle sorumlu hissediyor, ne yapacağını, amcasına ne diyeceğini bilmiyordu.
“İşte böyle,” dedi dayı tekrar. “Kondüktör olmuş. Öyle değil mi?”
“Öyle…”
“Amma tesadüf! Serega, biletçi arkadaş, tramvaya bindim, bir de ne göreyim? Kondüktörün tipi acayip tanıdık. Sensin bu! Ah, yedi-sekiz yaşındayken neydin sen!… Neyse, çok mutlu oldum… Nasıl sevindim…”
Kondüktör olduğu yerde kıvrandı, sonra aniden söyleyiverdi:
“Ücretini ödemen lazım, amca. Bilet aldın ya… Cüzdanın çantanın dibinde mi?”
Amca mutlulukla güldü ve kondüktör çantasına vurdu.
“Ödendi say! Hey Allahım! Başka tramvaya bindim ya da öte vagonda ödeyip de buna geçtim say. Paramı ödendi say. Ah, sen yedi-sekiz yaşındayken!… Serega, biletçi arkadaş, ben istasyona gidiyorum.”
“İki durak,” dedi kondüktör, canı sıkkın, başka tarafa bakarak.
“Ne yani, olmaz mı?” dedi Timofey Vasilyeviç, şaşkınlıkla. “Ne yani, sen ciddi misin?”
“Ödemek lazım, amca,” dedi kondüktör sessizce. “İki durak… Çünkü biletsiz, beleş gitmek olmaz…”
Timofey Grigoriyeviç incinmiş gibi dudaklarını sıktı, suratını asıp yeğenine baktı.
“Yani şimdi öz amcandan mı? Amcanı mı soyuyorsun?…
Kondüktör kasvetli bir tavırla camdan dışarı baktı.
“Allah belanı versin!” dedi amcası, öfkeyle. “Eşşoğlu eşek, ben yedi senedir seni görmemişim, sen ne yapıyorsun? İndi-bindi parası İstiyorsun. Öz amcandan! O elini sallama bana. Öz yeğenimsin benim, o elinden korkmadım. Sallama şunu, yolculara rüzgar yapma.”
Timofey Vasilyeviç on kopeği elinde çevirdi, sonra cebine soktu.
“Arkadaşlar, sizce nedir bu?” diyerek döndü yolculara. Öz amcasından İstiyor. İki durak diyor. Ha?”
“Ödemek lazım,” dedi yeğen, dokunsan ağlayacak. “Siz, yoldaş amca, kızmayın. Bu tramvay benim değil ki. Devletin tramvayı. Halkın.”
“Halkınmış,” dedi amca, “beni ırgalamaz bu. Öz amcana saygı gösteremez miydin, eşşoğlu eşek. Dersin ki, şu alın terin olan on kopeği cebine at amca… Gönlünce seyahat et. Tramvay bu yüzden parçalanmaz. Geçen gün trenle geldim ben. Kondüktör akrabam falan da değil. Ama dedi ki: lütfen, dedi, Timofey Grigoryeviç, ücret de ne demek… Şöyle oturun… Öyle getirdi… Akrabam falan da değil… Sadece memleketten tanıdık. Sen de, öz amcana… Para mara yok sana.”
Kondüktör alnını sildi, el frenini çekiverdi.
“Aşağı inin, yoldaş amca,” dedi yeğen, resmi bir tavırla. Meselenin iyice ciddileşmekte olduğunu gören Timofey Grigoryeviç elini cebine daldırdı, on kopeği çıkardı, sonra bir daha geri koydu.
“Olmaz,” dedi, “yapamam. Sana ödeyemem bacaksız. İnerim daha iyi.”
Timofey Grigoryeviç muzaffer bir edayla ve öfkeyle kalktı, kapıya yürüdü. Sonra döndü.
“Amcanı… öz amcanı kovuyorsun,” dedi Timofey Grigoreyeviç, öfkeden deliye dönmüş. Ben bu yüzden seni, bacaksız… Seni, eşşoğlu eşek… Seni vurdurabilirim. Bir sürü adamım var benim… “
Timofey Grigoryeviç yok edecek gibi baktı yeğenine ve tramvaydan indi.
(1924)
Zengin kavga edince avukatını gönderir. Yoksul kavga edince belalı akrabasını gönderir!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.