34,2756$% 0.3
37,5331€% -0.01
44,8411£% 0.02
2.931,16%1,46
2.657,40%1,06
8.876,22%-0,98
Bundan tam üç yıl birkaç dağsever arkadaşla Aladağlar’a gitmeye karar verdik. Aladağlar’ın daha hangi şehirde olduğunu bile bilmiyordum. Meğer Niğde’deymiş. “İyi” dedim, görmediğim şehirlerden birini daha görecektim…
Hayatımda dağcılık faaliyeti yapmamış ben, olayı iyi bilen ekip arkadaşlarımla birlikte 2 Ocak’ta Aladağlar Milli Parkı’na gittik. Fantezi o ya, yılın ilk kış faaliyetini yapacaktık.
Biz Türkler’in içindeki bu fantezi aşkı batsın. Sen güzel güzel önce yazın bir çık o zirvelere, çıkabilirsen bir de kışın denersin.
Ezcümle hayatımdaki dağcılık faaliyeti en ‘hardcore’ haliyle başladı.
Evdeki hesap dağa uymadı
Niğde’nin Çamardı ilçesine vardık. Çukurbağ Köyü’ne konuşlanıp yürüyüşe başladık. İlk saatler her şey çok güzeldi. Ayak bileğimize gelen karla kartopu yapıp atıyorduk birbirimize. Ancak yukarılara çıktıkça işler değişti. Önce dizimizi sonra göğsümüze kadar geldi kar. Normalde 8 saatte çıkılıp inilen Emler Zirvesi’nin yarısına bile varamadan geri döndük.
Dağcılıkla ilgili öğrendiğim ilk cümle şu oldu ve çok sevdim: “Dağ yerinde duruyor. Olmuyorsa zorlama, yine gel ve dene…”
Sonraki yıl yine gittik. ‘Bu sefer fantezi yapmayalım, karlar daha başlamadan gidelim’ ama yine bir kış faaliyeti olsun dedik. Yazdan yeni çıkmış Niğde’de coşkulu bir yürüyüşe başladık. Hava o kadar sıcaktı ki kalın montlarımızı, eldivenlerimizi katıra verip tişörtle yürümeye başladık.
Yine yukarılara çıktıkça işler değişti. Önce polarları giydik, sona kat kat tişörtleri, artık sırt çantamızda ne varsa üzerimize geçirdik… Sonra da giden katırların ardından ağıt yaktık: “Vermez olaydık montları…”
Kamp yerine bile varamadık
Önce soğuk, ardından kar yağmaya başladı. Hay böyle şansa… Normalde zirveye çıkmadan önce kamp atacağımız yere bile gelmeden ilk bulduğumuz düzlüğe çadırları kurduk. Aşağıda 20 derecelerde olan hava sıcaklığı yukarıda sıfır dereceye düştü. Yukarısı dediğimde 3 bin metrenin üzeri… Emler Zirvesi yolundaki meşhur Çelik Buyduran (donduran) ana kampına bile varamadık.
Gece boyunca kar yağışı devam etti. Bir ara çadırdan gelen hışırtılara uyandık. Meğer ekip lideri çadırlarımızın üzerindeki karı temizliyormuş. O temizliği yapmasa üzerimize yağan kardan boğulacaktık neredeyse.
Zor geçen gecenin ardından sabah çadırdan kafamızı uzattık. Sanki başka bir dünyada gibiydik. Bir gün önce güneşli günde güle oynaya başlayan yolculuk başka bir dünyaya evrilmişti. Her yer sisti. Yanımızdaki çadırı bile göremiyorduk. En az 1 metre kar…
Değil Emler Zirvesi’ne tırmanmak, geri dönüş yolunu zor bulduk. Yine bir hayal kırıklığı…
3. zirve denemesi
Bu kez aklımız başımıza geldi. Temmuz’un ikinci haftası çıkmaya karar verdik. Yani geçen hafta yine aynı yerdeydik. Kar yağmama garantili bir havada Niğde’ye vardık. Hedef aynı: Emler Zirvesi.
Bu kez de olmuyorsa artık tamamen vazgeçecektik bu sevdadan.
Çukurbağ Köyü’ndeki Ahmet Üçer’in pansiyonunda güzel bir sabaha uyandık. Ağır eşyaları katırlara yükleyip yola koyulduk. 6 saat sonra bu kez Çelik Buyduran Ana Kampı’na vardık. Çadırları kurduk. Gece tedirgin uyuduk ama bir sürpriz olmadı. Sabah günlük güneşlik bir güne uyandık. Zirve yoluna girdik. Üç saat sonra üç yıldır çıkamadığımız Emler Zirvesi’ne nihayet ulaştık. 3723 metrede neredeyse bir saat kaldık. Uzun uzun manzarayı seyrettik. Normal dağcılar için küçük ama bizim için büyük bir faaliyetti. Üç yıllık hasret sona erdi.
Aslında zirveler bahane. Dağcılıkla uğraşmak, dağlara gitmek, doğayla başbaşa olmak inanılmaz keyifli. Özellikle biz şehirlerde her gün stres yüklenen beyaz yakalılar için tam bir inziva yeri. Keyifsiz gibi anlattığım o kar dolu maceraların hepsi burnumda tutuyor. Bu dağların her mevsimi ayrı güzel. Önemli olan tedbiri elden bırakmamak ve mutlaka bilen birilerinin peşine takılmak. Yoksa dağların şakası yok.
Pandemi yoğunluğu
Sahi ‘inziva’ demişken hemen bahsedeyim. Her yıl gittiğim Aladağlar bu kez hınca hınç doluydu. Özellikle bizim gibi ekspedisyon için değil de sadece gezmeye gelenler oldukça fazlaydı. Bizim bulunduğumuz yerin birkaç km ötesindeki Emli Vadisi’ndeki kamp alanında boş yer yoktu. İşin profesyonellerine sordum. ‘Pandemi etkisi’ dediler. Pandemi nedeniyle insanlar artık oteller yerine daha izole yerlere gitmeyi seçiyor.
Aladağlar’dan gelir gelmez Saroz’a kamp yapmaya gittim. Oradaki durum da farksızdı… Düzenli kamp alanı Gökçetepe Tabiat Parkı’nı görünce gözlerime inanamadım. Binlerce çadırcı gelmişti. Girişten ‘sosyol mesafe’ nedeniyle daha fazla insanı içeri alamayacaklarını söylediler. Zaten içeridekileri görünce benim de giresim gelmedi. Saroz’da başka yerler aramaya başladım. Yine harika bir yer keşfettim. Arayan buluyor sonuçta… Onu da anlatacağım ama Saroz da haftaya kalsın…
Mizahla kalın, hoşçakalın…
Antik çağdan gelen tweetler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.