35,6363$% 0.18
37,0564€% -0.1
43,8244£% -0.11
3.127,39%0,92
2.731,91%0,85
10.015,40%-0,14
Sanılanın aksine bir kitaptan bahsedeceğim, sanılanın aksine bir “dava”dan. Franz Kafka’nın Dava”sından. Takıntılar ve belirsizliklerle dolu bir roman. Sabahın köründe uyanan bankacı Josef K.’nın kapısı çalınır. Kapıyı açan Josef K., karşısında iki ukala adam görür. Ukala adamlar, kendilerini polis olarak tanıttıktan sonra “tutuklandınız” der. Lakin onu tutuklamazlar. Bankacı olan Josef K., herhangi bir suça bulaşmamış, düzgün bir vatandaş ve bu konuda kendinden emin. Yine de sabahın köründe gerçekleşen sohbet onu derinden etkiledi. Aklı selimliğini kaybeden başkahraman, tutuklanmadığı halde tutuklanmış bir ruh haline giriyor. İşte takıntı burada başlıyor, tıpkı hikâyenin de burada başlaması gibi. Aziz Nesin, “Bazen insan öyle özler ki, özlenen bilse yokluğundan utanır” diyor. Aziz Nesin de başka açıdan olsa takıntıdan bahsediyor. Kafka’nın üzerine bir roman yazdığını, Aziz Nesin tek cümlede belirtmeyi seçmiştir ama ana fikir, vermek istenen mesaj aynı.
Eser psikolojisi karmakarışık olan Josef K.’nın zihninin içindeki takıntı ve hayallerinden meydana geliyor. Bankada iş arkadaşları, kaldığı pansiyondaki insanlar, onu tanıyan herkes bu davasından haberdar, o hariç. Zamanla bu dava onun için büyük takıntı haline geliyor. Esasen Josef K. toplum tarafından tutuklanmış ve yargılananların sandalyesine oturtulmuştur. Bu yüzden başkahramanın kendisini savunma gücü yoktur. Toplum onun tutukluluk halini müebbette çevirecek, çünkü toplum kimseyi özgür bırakmaz. Son sayfasına kadar anlayarak okuyan herkes çok dipten hissedip etkilenecek. Eğer bilinçli olarak etkilenmezse bile bilinçaltında çeşitli yollarla etkilendiğini hissedecek. Dava kitabını okuduktan sonra üstteki iki cümlenin sizin için daha anlamlı ve anlaşılabilir olacağından eminim. O yüzden kuvvetle okumanızı öneririm, ayrıca kitabın bitiminde öyle bir son var ki afallayacaksınız.
Kafka’nın çoğu eserinde olduğu gibi belirsizlik “Dava”da da çok öne çıkıyor. Çoğu şey kesin ya da net değil. Okuyucu var yok arasında, hayal gerçek arasında gidip geliyor. Örneğin Şato eserindeki şatonun hiçbir zaman var olup olamadığını öğrenemedik. Hatta dikkatli okuyucular başkahramanın bile gerçek kimliğinin belirsiz olduğunu fark edecektir. “Dava” eserinde ise ukala adamlar kim, hangi karakterler gerçek, suç nedir tümüyle belirsiz. Ama Sokrates’in de dediği gibi “şüphe değil kesinliktir insanı deli eden.” Kafka’yı okuyan her okur kendi meşrebince hikâyede yer bulacak. Herkes hikayenin bir yerinde o bana benziyor diyecek.
Bu kadar önemli bir yazarın edebiyata yenilik getirmemesi imkansızdı ve getirdi de. Kendine has tarzı ile Dava eserinde ve başka eserlerinde yeni bir terim olan “Kafkaesk”i getirdi. Kafkaesk terimi: anlamsızlık, yönlendirilmeme, çaresizlik, kâbus ortamı yaratılan romanlardır. Bu terim onun yaşam yıllarından dolayı ortaya çıkmıştır. Çok güzel bir hayatı olmadı, kendini böcek gibi gören biri kadar mutluydu. O böcek, şimdilerde dünyanın en iyi yazarları arasında yer alıyor! Elbette bunda arkadaşı olan Max Brod’un etkisi çok büyük. Kafka’nın dediğini yapıp eserleri yaksaydı, onu tanıyamayacaktık.
Kamyonlar çürük kavun taşır
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.