Bir hastalık hikâyesi
Hemşire dedi ki: "Hem hasta," dedi, "hem de bütün inceliklere dikkat ediyor. Ama," dedi, "her şeye burnunuzu sokarsanız iyileşemezsiniz."
Hemşire dedi ki: "Hem hasta," dedi, "hem de bütün inceliklere dikkat ediyor. Ama," dedi, "her şeye burnunuzu sokarsanız iyileşemezsiniz."
(Sovyet-Rus edebiyatının en önemli mizah yazarlarından Mihail Zoşçenko (1894-1958) ülkemizde uzun yıllar boyunca severek okunmuş bir isim. Sıradan insanların günlük sorunlarını konu ettiği öyküleri sadece...
Yüreğim merhamet duygularıyla doluyor. Cüzdanımı çıkarıyorum, karıştırıyorum, temiz kalplilikle bir ruble çıkarıyorum, kısa bir selamlaşma, ihtiyara veriyorum.
Geçenlerde biri bana uğrayıp acıklı hikâyesini anlattı. Benden bu konuyla ilgili bir hikâye yazmamı rica etti. Ama hikâyesi beni allak bullak etti. İlkin bu konuda...
Öylece yürüyordu ve bir bakıyor ki, kaybolmuş. Tabii kaybolmak çok saçma. Gerçi adresi biliyordu. Ama sarhoş gözleri açılıverdi, bir anda ayıldı.
Maksim Gorki de bir zamanlar fırında çalışmıştı; ama bu hiç de medeni bir davranış değildi. Her şey batmıştı: çizmeler, burun, bıyıklar, her şey.
Bir düzine kadar varlardı. Bankın çevresini sarmış oturuyorlardı. Ansızın heyecanlandılar, fısıldaştılar ve karşı banktan kalkan bir kadına seslendiler:
Fotoğrafa baktım, gerçekten kadın. Ceketinin altında bir bluz var. Göğüsleri şişkin. Ama saç tıraşı erkeğe benziyor. Yanaklar da, tıpkı benimkiler.
Sonraki parti için ne icat edeceklerini bilmiyorlardı. Posbıyıklı dedi ki: "Bu defa kolay bir şey bulalım, yoksa bensiz devam edeceksin."
Üç kişiden biri dedi ki: "Sizin yüreğinizi biliyoruz biz; buraya tıkınmaya geldiniz, bu yüzden varlığınızla müteveffanın ruhunu yaralıyorsunuz.