34,8030$% 0.33
36,9908€% 0.48
44,5894£% 0.5
2.948,65%0,49
2.640,05%0,35
10.083,59%1,49
26 Ekim 2024 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Adamın biri gelir. En kenar kıyı mahallede kimsenin umursamadığı bir arsayı çevirir. Oraya tabelalar diker ve iki sene sonra kocaman bir bina yapar. Bu binaya havalı bir tabela koyunca orası havalı bir okul olur. Sonra o havalı okula çocuklarını yazdırmak isteyen havalı veliler, havalı arabalarıyla okula gelip giderek mekik dokurlar. Okulun etrafı havalı binalar, bir AVM, spor tesisleri, parklar ve bahçelerle dolar. Kenar kıyı mahalle artık kalkınmıştır.
Bizim T3R5 mahallenin de kimsenin umursamadığı bir arsası vardı. Bir gün o arsa birileri tarafından çevrildi ve bir tabela koyulduktan iki yıl sonra oraya havalı bir okul yapıldı. Tabelada şu yazıyordu: ISFFOC-International School for Foreign Children. Okulun açıldığı gün havalı veliler havalı arabalarıyla mahallede mekik dokudular. Yatılı olan okula dünyanın dört bir yanından ve her dilden her dinden çocuk kayıt yaptırdı. Bu T3R5 mahalle için akla hayale gelmedik bir fırsattı.
***
Mahallenin kopuğu Jilet Cezmi ve Kalpazan Kazım olaya ilk uyananlar oldular.
“Oğlum burası yatılı okul. Buradaki öğrencilerin hepsi abazan. Tezgâhı kurduk mu köşeyi döndük demektir!”
“Yok lan hepsi abazan değil. Kızlar da var aralarında!”
“Hadi canım sen de!”
***
Okulun yatılı erkek öğrencileri Amerikalı Abraham, Donald, Ronald ve Fitzcerıld, İsveçli Olof, Romen Nikolay, Mısırlı Muammer, Şilili Salvador, Iraklı Saddam, Japon Şinzo ve Hintli Mohandas idiler. Erkeklerin üst katındaki kızlar yatakhanesinde, Hintli İndira, Pakistanlı Benazir, İngiliz Margaret ve Alman Angela kalacaklardı.
“Bizim mahalleden öğrenci kabul etmeyecek mi lan bu okul?”
“Okul dendiğine bakma. Çok ağır üniversiteymiş oğlum burası. Zormuş. İngilizceymiş tüm dersler. Bizden kim bu okula gidebilir ki?”
Jilet Cezmi ve Kalpazan Kazım başları her sıkıştığında koştukları gibi yine Tersettin’e danışmaya gittiler.
“Abi elini ayağını öpelim! Okul için bir kişilik kontenjan varmış. Bizim mahalleden birisini gönderelim şu okula. Hem sınav yapacaklarmış, eğer sınavı geçerse okulda burslu okutacaklarmış!”
Tersettin heyecanla kendine koşan mahallenin kopuklarını sakinleştirirken azarlamayı da ihmal etmedi:
“Durun oğlum, ne okulu? Ne sınavı? Ne bursu? Hele bi baştan anlatın bana şu işi! Yumurta götünüzün ağzına gelmeden bana gelmezsiniz di mi lan hıyarlar!”
***
T3R5 mahallede zaman görecelidir. Bunu sadece Aynştayn bilmez, herkes bilir. Anasının memesini emmek isteyen bebeler bile “eeeee=emcem 2 kere” diyerek ağlarlar. Zaman, kimi zaman Tersettin’in, operadaki hayaleti göreceğim diye Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda Wagner’in Tristan ve İsolde Operası’na girip, 4 saat 40 dakika süren opera bir türlü bitmek bilmeyince, içeride yirmi gündür mahsur kaldığını sanarak koltuklardan milletin üzerine basa basa sahneye fırlayıp kostüm-makyaj-perde-dekor hepsini kırıp geçirdikten sonra kendini sokağa attığı akşam olduğu gibi hiç akmaz. Kimi zaman da, 22 Haziran 2002 günü Senegal kalecisi Tony Sylva şaşkın şaşkın bakakalmışken topu ağlara gönderen İlhan Mansız‘ın attığı son ‘Dünya Kupası Altın Golü’nden sonra bütün mahallecek sokaklara dökülüp, T3R5 mahalleden ta Taksim Meydanı’na kadar tişörtlerini çıkarıp atıp yarı çıplak yalınayak koşturup, orada da deliler gibi halay çekerlerken, turist kadınların ‘Bu yarı çıplak adamlar bizi taciz ediyor!’ demeleri üzerine nezarete atılıp, nezareti de sabaha kadar ‘Türkiye Türkiye!’ diye inletince kafası şişen nöbetçi amir tarafından ‘Şunlara birer tişört verip salıverin de siktirip gidip mahallelerinde bağırsınlar!’ demesinin ardından soluğu tekrar mahallelerinde almalarının arasında geçen saatler gibi bir saniye hızında gelip geçer. Ertesi gün Siyah-Beyaz Seba, Sarı-Kırmızı Sami ve Sarı-Lacivert Şükrü başta olmak üzere tüm mahalle gençleri falakaya yatırılmış gibi patlamış ayak tabanlarından yürüyemezlerken Mansız’ın yedi ceddine hâlâ dua etmeye devam etmişlerdir.
Dünyaya, dünyayı yönetecek liderler yetiştirme iddiasında olan ISFFOC okulu T3R5 mahalleye kurulduğu andan itibaren Saatleri Ayarlama Enstitüsü devreye girmiş ve okula yazılan tüm lider adaylarının saatlerini ayarlamıştı. Okulun iddiasına göre okula kabul edilen öğrencilerin başarısız olmak gibi bir şansları yoktu. Fakat hepsinin başında baykuş suratlı bir kuş dolanıyordu ve bu kuş talih kuşu kadrosunu dolandırıyordu.
***
Tersettin arkadaşlarına yumurta ve malum yer benzetmesini yaptıktan sonra iki saniye gözlerini havaya kaldırıp düşündü.
“Turgut’u yollarız oğlum. Herif su gibi İngilizce ve tarih biliyor. Böyle çok uluslu bir okulda bizim mahalleden ondan başka kim okuyabilir ki?”
Kalan tek kişilik kontenjan için sınavın yapılacağı gün Nazlı Nazik de oğlunu sınava girmesi için okula getirdi. Kilolu ve kısa boylu çok bilmiş bir genç olan Turgut’un yanında gözlükleri, çekingen tavırları ve şair ruhlu bakışlarıyla dikkat çeken çocuğun adı Bülent’ti. İkisi de sınavdan eşit puan alınca okul ikisinin de burslu olarak kaydını yapmak zorunda kaldı.
***
Okulun tanışma ve cicim ayları bitti. Okul yöneticisi hangi kiliseden kovulduğu bir türlü öğrenilemeyen Rastepin isimli sert mizaçlı, deli bakışlı ve çılgın fikirli bir papazdı. Hatta bu şahsına münhasır herifin bu okulu, önce yatağına sonra da kanına girerek ülkesini el altından yönetebileceği bir kişi bulma amacıyla kurduğu söylentileri yayılmıştı. Fakat bir rahip bozuntusunun çar çur ettiği bu parayı hangi ülkenin çarı-kralı-padişahı karşılayabilirdi ki?
İlk ayların sonunda tüm öğrencilerin huyları tek tek su yüzüne çıkmaya başladı. Amerikalı Fitzcerıld yakışıklı ve popüler bir gençti. Üstelik aristokrat bir aileden geliyordu. Takım elbise üzerine öyle yakışıyordu ki sanki devlet adamı olmak için doğmuştu. İsveçli Olof, barış yanlısı sakin bir gençti. İsveç gibi tuzu kuru zengin bir ülkeden geliyor olmasına rağmen tüm dünya insanlarının eşit şartlarda yaşayabilmesi gerektiğini savunuyordu. Romen Nikolay, dediğim dedik bir gençti. Hırslı, tutkulu ve tuttuğunu koparan bu genç adam arkadaşı Olof gibi insanlığın eşitlikle ilerlemesine inanan bir Avrupalı değildi. Daha çok bağnaz bir inançla kendi milliyetçiliğini savunuyordu. Şilili Salvador da Olof gibi eşitlik ve kardeşlik ilkelerine inanıyordu ve ülkenin milli kaynaklarının halk tarafından yönetilip gelirlerinden de halkın faydalanması gerektiğini savunuyordu. Amerikalı Abraham, kendi ülkesinde ezilen ve hâlâ köle olarak satılan insanların bağımsızlığını savunuyordu. Olof gibi barış yanlısıydı ama barış için savaşması gerektiğini bilen bir realistti. Mısırlı Muammer ve Iraklı Saddam’ın, ülkelerinin zenginliği de göz önünde bulundurularak gösterişi çok sevmelerine şaşmamak gerekti. Zengin ailelerden gelen bu gençler halklarını tebaa olarak selamlarken, bunda bir beis de görmüyorlardı.
Hintli Mohandas erkeklerin arasında açık ara ile en barış yanlısı gençti. Ülkesinin bağımsızlığı uğruna işgalci ve mandacı İngilizlerle tek kurşun atmadan pasifist bir inatla savaşmayı kafasına koymuştu. Kız öğrenciler bu birbirinden haylaz erkek öğrencilerden daha zeki olduklarını daha ilk sınavlarda kanıtladılar. Margaret ve Angela kızların arasında başı çekerken Benazir ve İndira da onlardan geri kalmıyorlardı. Hepsi beraber erkeklerin notlarını geride bırakıyorlardı. Turgut ve Bülent de kızların arkasından geliyorlardı ve burslu okudukları için kendi ülkelerini temsil ettiklerini düşünerek kimsenin yüzünü kara çıkarmamak adına canla başla çalışıyorlardı. İçlerinden en vurdumduymazı emlak zengini bir babanın oğlu olan Amerikalı Donald’dı. ‘Amerika’yı tekrar büyük bir devlet yapacağım!’ diyordu da başka bir şey demiyordu. Fakat bunu derken Alman kökenli beyaz ırk bir ailenin mensubu olarak diğer ırklara tolerans göstermediği gibi eşit olmalarını da asla istemiyordu. Kız öğrenciler Donald’ı kısa süre içinde tanıyıp faşist bir misojinist olarak yaftalamışlardı. Ve ondan mümkün mertebe uzak durmayı tercih ediyorlardı.
Japon Shinzo, ırkının genel yapısı gereği terbiyeli, mesafeli ve edepli bir gençti. Dedesi bir politikacı olan gencin annesi de eski başbakanlardan birinin kızıydı. Damarlarında akan politikacı kanı sayesinde geçmişten gelen itidalli tavırları sayesinde Şinzo öğretmenlerinin de gözbebeğiydi.
***
Okulun yemekhanesi, kantini, yatakhaneye ait otelcilik hizmetleri derken ISFFOC‘un etrafında bir T3R5 mahalle karteli oluştu. Tersettin’in başını çektiği kartelde Jilet Cezmi ve Kalpazan Kazım ayak işlerine bakıyordu. Taksici Tahsin lojistikten sorumluydu. Kur Korumalı Veronika ve Enflasyon Nejla okuldaki yatılı erkek öğretmen ve öğrencilerin acil ihtiyaçları için el altında bekletiliyorlardı. Terzi Erol Abla, kadın öğretmen ve kız öğrencilerin kıyafetleriyle ilgili inisiyatifi eline almıştı.
“O ne ayol? Demode karılar sizi! Kaknem suratları bir yana kıyafetleri hep önceki yüzyıldan kalma! Ben onlara neler neler dikicem görsünler! Hele o Angela yok mu? Kızcağız demode olmanın kitabını yazacak ayol!”
Terzi Erol abla Mohandas için ayrı üzülüyordu. Genç çocuk ülkesindeki karışıklıklara duyduğu üzüntüden bir deri bir kemik kalınca ona takım elbise dikmek yerine üzerine basit beyaz bir çarşafı dolayıveren Erol Abla “Ay bu ne be! İğne ipliğe döndün! Gandi gibi kuruyup kaldın!” dedi. Mohandas bu cümle üzerine gülümsemekle yetindi.
“İnsanlarım aç ve zülüm altındayken ben doyasıya yiyemiyorum ki Erol Abla!”
***
Dönemin ortasına gelindiğinde okula iyice ısınan gençlere iki yeni öğrenci daha eklendi. Rus Aleksandroviç ve Aleksandra okula hiçbir sınava tabi tutulmadan kabul edildiğinde Rastepin’in gizli ajandası ile ilgili dedikodular da ayyuka çıktı. Sibiryalı bir köylü olan Rastepin, kendi memleketinden iki kişiyi okuluna sırf soylu ve zengin oldukları için sınavsız kabul ederken, okulun devlet yöneticisi yetiştirmek amaçlı iddialarını boşa çıkarıyordu. Aleksandra‘yı gözdesi ilan ederken ise, kötü emellerinin açığa çıkmasına sebep oldu.
Okuldaki tüm erkek ve kız öğrenciler, Rusların aşırılıklarını görmezden gelerek derslerine yoğunlaştılar. Rastepin’in Batı Alman müzik grubu Boney M.’e kendi adına şarkı besteletip konser verdirttiği Paskalya Bayramı’na kadar okuldaki düzen iyi kötü sağlanabildi. Fakat okulun ilk yılının baharındaki o Paskalya’da, kaz gelen yerden tavuğu esirgemeyecek zihniyette olan Rastepin, Gustav Fabergé isimli bir Rus mücevher tasarımcısıyla anlaştı. Ve okulundaki tüm kız öğrencilere paha biçilmez mücevherlerle süslü özel tasarım Paskalya yumurtaları yaptırdı.
Her biri farklı etnik, din, ırk, köken ve milliyetten gelen 17 öğrenci, bu dini dayatma ve seksist ayrımcılığı protesto ettiler. Protestolarına karşılık olarak herhangi bir özür elde edemeyince bu şartlar altında eğitimlerine devam edemeyeceklerini anlayıp okulu terk ettiler. Gururlu kız öğrenciler Fabergé yumurtalarını da okulda bıraktıklarında yumurtalar ortadan yok oldu. Herkes Amerikalı Donald’ın ileride kendine seçim kampanyası tertipleyebilmek için yumurtaları çaldığından emindi. Çünkü bu faşist adam için amaca giden her yol mübahtı. Bir tek Aleksandra altın yumurtasını geri vermedi. Çünkü o, ileride son Rus çarı olacak Aleksandroviç’le çaresizce evlenmeye mecburdu ama kalbini okul müdürü Rastepin’e kaptırmıştı bir kere. Bütün öğrenciler okuldan ayrılınca Aleksandroviç de müstakbel karısını aldı ve ISFFOC’u terk etti. Okulu boş kalan Rastepin öğrencilerin ardından ter ter tepindi ama elinden bir şey gelmedi. Altın yumurtalar hediye ederek gösteriş yapmak uğruna elindeki altın yumurtlayan tavuğu kesmişti.
***
Okul kapanınca T3R5 mahalledeki okul ekonomisiyle işleyen kartel de çöktü. Okuldan beslenen ve köşeyi dönme planları yapan herkes, kös kös eski sıradan ve fakir hayatına geri döndü. Bir tek Terzi Erol Abla’nın yüzü gülüyordu. Aleksandra gözyaşları içinde okuldan ayrılmış ve T3R5 mahalleyi terk etmeden hemen önce paha biçilmez Fabergé yumurtasının içine yerleştirdiği bir tutam saçını Rastepin’e vermesi için Erol Abla’ya teslim etmişti. Erol Abla yumurtayı mahallenin dışında bulabildiği ilk sarrafı okutacaktı ki Tersettin, Kalpazan Kazım ve Jilet Cezmi, Erol’un terzi dükkanında bittiler.
“Uğursuzdur o mücevherler Erol Abla. Kim bilir kimlerin canı pahasına çıkarılan altın eritildi onun yapımında? Kim bilir dünyanın hangi köle çalıştırılan madenindeki yakut, elmas ve zümrütlerle süslendi? Boş ver. Haydan gelen huya gider.”
“Ama bu… Ama bu… Bu benim hayatımı kurtaracak Tersettin! Benim çapım çariçelere, kraliçelere, düşeslere elbiseler dikecek kadar geniş! Ben bu mahallede yıllardır harcanıyorum Tersettin!”
“Asıl onlar harcar seni beş kuruş gibi Erol Abla! Sen gel yine bizim pavyon assolistlerimize elbise dik ama yeter ki kellen gövdenin üzerinde kalsın!”
“Erol Abla bu okulun üzerinde dolaşan kuşlar talih kuşu değil, akbabalardır. Devlet yönetmek zordur. Kimisinin takkesi düşer, keli görünür. Kimisi takiye yapar, demokrat, ilerici, aydın görünür ama o milli görünen gömleğin altındaki cübbeyi gizleyemez. Kimisi de kellesini koyar, ötesini düşünmez. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Bunları ben demem Yunus der. Gel sen bizi dinle vazgeç bu altın yumurtadan Erol Abla!”
“Jilet Cezmi! Sen neler diyorsun öyle? Hayırdır oğlum? Küpüne zarar veren keskin sirke misin? Sahibine gün göstermeyen yüz bin sikke misin?”
“Ben okulda dersleri takip ettiydim Tersettin Abi. Oradan şey ettim bunları azıcık. Oradan duydum yani…”
“Tamam, bu kadar lagara lugara yeter. Ben Filistin için kimseden bir yardım bulamayınca koskoca ülkeyi lağvettim Erol Abla. Koltuk, şan, şöhret, altın, para kimseye mutluluk getirmemiş. Sultan Süleyman’a kalmamış bu dünya. Zavallı ve masum sokak hayvanlarına ölüm fermanı imzalayanlara mı kalacak? At yumurtayı elinden. Bin parçaya bölünsün. Gönderelim Rusya’ya. Nereye koyarlarsa koysun Ruslar.”
***
Okuldaki herkes kendi ülkesine dönüp de okul kapatılınca Turgut ve Bülent başka okullara transfer edildiler. Gerçi bu iki zeki gencin kaderi Rastepin’in o sahtekâr okulunda öğrettiklerinden bağımsız olarak çizilmişti. İkisinin de ülkelerine faydalı birer devlet adamı olacakları o günleri gelecekti.
Okul binası yıkıldı. T3R5 mahalledeki kimsenin umursamadığı o arsa tekrar kimsenin umursamadığı hale geldi. Ta ki aklı evvel bir iş adamı gelip de oraya yeni bir tabela dikinceye kadar da öyle tozlu topraklı haliyle kalacaktı. T3R5 mahallede bir hikâye daha egemen güçlerin suikastına uğramadan az önce sona erdi.
***
Abraham Lincoln; eski Amerikan Başkanı. 14 Nisan 1865’te Washington DC’de John Wilkes Booth tarafından silahla vuruldu.
II. Nikolay Aleksander ve karısı Aleksandra Fyodorovna; son Rus Çarı ve Çariçesi. 17 Temmuz 1918’de Yekaterinburg’da çocuklarıyla beraber Bolşevik Devrimciler tarafından infaz edildiler.
Mohandas Karamçand Mahatma (Yüce Ruh) Gandhi; Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin ruhani lideri. 30 Ocak 1948 Yeni Delhi’deki evinden çıkınca kalabalığın içinde Naturam Godse’nin üç el ateş etmesiyle suikasta uğradı.
John Fitzgerald Kennedy; eski Amerikan Başkanı. 22 Kasım 1963’te Dallas-Teksas’ta Lee Harvey Oswald tarafından tüfekle vuruldu.
Salvador Allende; Şili ve Latin Amerika’nın serbest seçimle iktidara gelen ilk Marksist Devlet Başkanı. 11 Eylül 1973’te Santiago’da General Augusto Pinochet tarafından yapılan askeri darbe sırasında Allende’nin kendini bir AK-47 ile öldürdüğü iddia edildi. Temmuz 2011’de Şili mahkemesi Allende’nin ölümünün intihar olduğu sonucuna vardı.
Bülent Ecevit; eski Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı. 23 Temmuz 1976’da New York’taki ve 29 Mayıs 1977 Çiğli Havaalanı’ndaki eylemler Ecevit’e yapılan 9 suikast girişiminden sadece ikisidir.
Margaret Thatcher; eski İngiltere Başbakanı. 12 Ekim 1984 Doğu Sussex’teki Brighton Oteli’nde İrlanda Kurtuluş Örgütü- IRA tarafından bomba patlatıldı. Beş kişi öldü, Thatcher yara almadan kurtuldu.
İndira Gandhi; eski Hindistan Başbakanı. 31 Ekim 1984 Yeni Delhi’de Sih mensubu iki koruması tarafından kurşunlandı.
Olof Palme; eski İsveç Başbakanı. 28 Şubat 1986’da Stockholm’de Stig Engström tarafından silahla vuruldu.
Turgut Özal; eski Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı. 18 Haziran 1988’de Ankara’daki Atatürk Spor Salonu’nda ANAP Olağan Genel Kongresi sırasında Kartal Demirağ tarafından iki kez ateş edildi. Sağ el baş parmağından yaralanan Özal “Allah’ın verdiği ömrü onun isteğinden başka alacak yoktur, biz de ona teslim olmuşuzdur” dedi.
Nikolay Çavuşesku; eski Romanya Devlet Başkanı. 25 Aralık 1989 Targovişte’de Romanya Ulusal Kurtuluş Cephesi tarafından yargılanıp eşiyle beraber kurşuna dizildi.
Saddam Hüseyin; eski Irak Devlet Başkanı. 30 Aralık 2006’da asılarak idam edildi.
Benazir Butto; eski Pakistan Başbakanı. 27 Aralık 2007’de El-Kaide’nin Rawalpandi bölgesinde patlattığı bombada başbakan dahil 24 kişi öldü.
Muammer Kaddafi; eski Mısır Devlet Başkanı. 20 Ekim 2011 Sirte’de Sirte Savaşı’nın ardından Geçici Ulusal Konsey güçleri tarafından yakalandı ve idam edildi.
Angela Merkel; eski Alman Şansölyesi. 26 Ağustos 2016 Prag’da suikast girişimi yapıldı.
Donald Trump; eski Amerikan Başkanı, hâlihazırda Cumhuriyetçi Parti Amerikan Başkan Adayı. 13 Temmuz 2024 Butler-Pensilvanya’daki mitingde Thomas Matthew Crooks isimli kişi AR-15 yarı otomatik tüfekle 8 kez ateş etti. Trump sağ kulağından yaralandı. Mitingdeki bir kişi öldü. Trump sağ yumruğunu havaya kaldırdı ve “Fight fight!” dedi.
Şinzo Abe; eski Japonya Başbakanı. 8 Temmuz 2022’de Nara şehrindeki miting sırasında eski deniz subayı Tetsuya Yamagami tarafından silahla yaralandı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Grigori Yefimoviç Rasputin; son Rus çarı II. Nikolay’ın ailesiyle samimiyet kurarak hatırı sayılır nüfuz kazanan ve iddialara göre son Çariçe Aleksandra’nın sevgilisi olan kendini kutsal ilan etmiş din adamı. 17 Aralık 1916’da Çariçe üzerindeki etkisi imparatorluk üzerinde tehdit oluşturduğu düşünülerek bir grup soylu tarafından öldürülmüştür.
Görsel; Doğal zekâ, Tuğba Turan, yapay zekâ, Midjourney.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.