34,8027$% 0.33
36,9104€% 0.25
44,5584£% 0.44
2.946,34%0,41
2.632,97%0,07
10.089,00%1,54
26 Ekim 2024 Cumartesi
Kar, kış, kıyamet: Abdülkadir Tamer'den bir öykü
Kaleminin gücüyle ayakta kalan babam: Burhan Arpad
... Ve Zonguldak
Yer altında Romanlar ve Gebenler
"Göğü kucaklayıp getirdim sana, kokla açılırsın"
İçimdeki cinayet (Altıncı Bölüm-FİNAL)
Lise 1’e gidiyordum. Babamın öğretmen arkadaşının babasının Suadiye‘de pastaneleri varmış. Komi arıyorlarmış “Git görüş” komutuna istinaden gittim. Töre pastanesini bulup kendimi tanıttım. O gün iş başı yaptım, üç ay boyunca (öğrenci olduğum için) hafta sonları çalıştım. Yaz tatili olunca haftanın yedi günü sabah yediden, akşam sekize kadar çalışıyordum.
Herkesin sözleşmiş gibi aynı kiloda olduğu, fakirliğin eşit paylaşıldığı o yıllarda, gecekondu mahallelerinden sabahın erken saatlerinde zengin semtlere, kadınlardan oluşan kavimler göçüne bu vesileyle tanık olmuştum.
Sobalarını yaktıktan sonra kahvaltılıkları masanın üzerine sesizce bırakıp, kapıdan çıkmadan önce uyuyan çocuklarını uyandıran, köşklerin, yalıların temizliği için yola koyulan uykusuz, yorgun, mutsuz kadınlar akın akın Pendik tren istasyonuna yürüyorlardı. O kadınlarla ortak noktam aynı yolculuğa birlikte çıkmamdı. Yolculuk alacakaranlıkta, çeşitli yerlerinde oyuklar, çukurlar, su birikintileri oluşan yarım yamalak asfalt yolun kenarından yarım saat sürmekteydi.
Tek sıra halinde yürüyen kadınların en arkalarında mahalleden komşumuz, annemin de arkadaşı olan Lütfiye teyze olurdu. Haftanın iki günü temizliğe gider ve hep trene son dakika yetişirdi.
Altı çocuğu vardı, kocası boya badana işleri yapmaktaydı. Bir gün Lütfiye teyzelerden gelen annem, kuru fasulye yemeği yaparken Lütfiye’nin yemeğe sekiz tane soğan doğradığını şaşırarak anlatmış, cevabını da kendi vermişti:
“O kadar nüfusu nasıl doyuracak ki…”
Lütfiye adı her geçtiğinde aklıma 8 tane soğan gelmekteydi.
Komilik yaptığım Töre pastanesine alışverişten dönen, saçları, tırnakları boyalı, parfüm kokulu kadınlara (elleri kolları dolu olduğu için) patron beni yardım etmem için yanlarında gönderirdi. Evlerinin pırıl pırıl olmasını sabah ilk trenle temizlik için gelen, akşamüstü beş civarı evine dönen gecekondu kadınlarına borçluydular.
Yaptığım işi seviyordum, çünkü akşam dönüşümü bekleyen kardeşlerim, eve getireceğim, satılmayan kek, börek, çöreği sabırsızlıkla bekliyorlardı. Bu durumdan en hoşnut olanlardan biri de annemdi. Kardeşlerimin ve ev halkının önünden artanları bozulmasın diye mahalledeki komşulara dağıtarak bir nevi iyilik yapıyordu.
Paketlerini köşklerine, apartmanlarına taşıdığım kadınlar iyi bahşiş veriyorlardı. En çok bahşişi İki günde bir uğrayıp pasta kurabiye alan Alev abla veriyordu. Son verdiği bahşişten sonra, evlerine gelen temizlikçi kadının artık gelemeyeceğini, hafta içi beş gün gelecek tanıdığım birinin olup olmadığını sordu. İlk aklıma Lütfiye teyze geldi. En büyük çocuğu kızdı ve kardeşlerine bakabilirdi. Artık haftanın beş günü Lütfiye teyze Alev ablanın köşkünde çalışıyordu. Pendik’ten on durak süren tren yolculuğunda yanım boş olunca mutlaka gelir oturur “Allah senden razı olsun, Allah tuttuğunu altın etsin” diye dua ederdi.
Bir ay kadar sonra bir cuma günü, sabah yürürken Lütfiye teyze bayağı gerilerdeydi. İstasyona geldim, trene bindim, yanım boştu. Kondüktörler düdüklerini çaldılar, tren hareket etmeye başladı, “Levent” diye seslenişini duydum. Kafamı çevirince kapı kolunu tutan bir elin kapıdan kayıp gittiğini gördüm, bir şey anlamadım. İçime şüphe düştü, sonraki istasyon olan Yunus’ta inip karşı yönden gelecek treni beklemeye başladım. Pendik istasyonuna geldiğimde, üzeri gazetelerle örtülü bir kadın peronda yatıyordu. Kıvırcık saçları gazete kağıdından dışarı taşmıştı. Bacakları kopmuş, cesedin yanına koymuşlardı. İşe gitmedim, eve dönüp anneme olanı biteni ağlayarak anlattım.
Ertesi gün işe gittim, patrona olayı anlattım, öğlenden sonra pastaneye gelen Alev ablaya da durumu aktardım. Akşam üstü Alev abla, Lütfiye teyzenin haftalığını getirip bana verdi, “bunu da ailesine verirsin” diye ayrıca para verdi.
O günden sonra artık eve götürdüğüm pasta kurabiyeleri, iki ayrı pakete koyup götürüyordum.
Bu gün bile ne zaman evde yemek yapmak için soğan doğrasam, Lütfiye teyzenin sekiz tane soğan doğradığı aklıma gelir, saniyelik donup kalırım. İyilik etmek isterken kötülük mü etmiştim.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.